Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2010/1949 E. 2010/10321 K. 30.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1949
KARAR NO : 2010/10321
KARAR TARİHİ : 30.11.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın meydana gelen kazada ağır hasar gördüğünü, araç bedelinin sigorta şirketi tarafından ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 6.100 TL tazminatın olay tarihinden işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, kazadan sonra sürücünün alkollü olması nedeniyle sürücü değişikliği yapılarak, davacının oğlunun sürücü olarak gösterildiğini, kazanın alkolün etkisi ile meydana geldiğini, hasarın kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığını davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; subut bulmayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı kasko sigortalı aracın… idaresinde bulunduğu sırada meydana gelen kazada hasarlandığını iddia etmiş davalı vekili ise araç sürücüsünün… olmadığını, araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle hasarın teminat dışı olduğunu savunmuştur. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda sürücünün davacı … olduğu ve kazanın alkolün etkisi ile meydana geldiği belirtilmiş mahkemece bu rapora göre davanın reddine karar verilmiştir.
Amasya Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2004/146 E. 2005/423 K. Sayılı dosyasında … ve … hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya neden olma ve başkası tarafından işlenmiş suçu kendisi işlemiş gibi beyanda bulunma ve bu suça azmettirme nedeniyle ceza davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda … hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik nedeniyle yaralama suçundan beraatine, …hakkında ise başkasının işlediği suçu üstlenme suçundan beraatine, trafik kazası sırasında araç sürücüsü olduğunun kabulü ile tedbirsizlik dikkatsizlik nedeniyle yaralama suçundan önödeme nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmiş hüküm 28.12.2005 tarihinde kesinleşmiştir.
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine etkisi Borçlar Kanununun 53. maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hâkimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Borçlar Kanununun 53. maddesinde, “Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, Ceza Mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka Ceza Mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi Hukuk Hâkimini takyit etmez.” Hükmü öngörülmüştür.Bu açık hüküm karşısında, Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Ceza Mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun Hukuk Mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Y.H.G.K. 11.10.1989 gün ve E.1989/11-373, K.472 sayılı ilamı). Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından Ceza Hâkiminin Hukuk Hâkiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. O halde bir Ceza Mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki Hukuk Mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı açıktır. Hukuk Genel Kurulu
Mahkemenin 17.5.2006 tarihli ilk kararı ile davanın reddine karar verilmiş, Yargıtay tarafından yapılan inceleme sonunda davanın reddi kararı bozularak kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelip gelmediğinin araştırılması gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay bozma ilamında sürücünün kim olduğu belirtilmeden genel ilkeler belirtilmiş olmakla taraflar yararına usulü kazanılmış hak oluşmamıştır.
TTK.nun 1282 nci maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı yasanın 1281 nci maddesine göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın da sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir. Ayrıca Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5.maddesinde “Teminat dışı kalan zararlar” kenar başlığı altında; taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Açıklanan nedenlerle ceza Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararı ile araç sürücüsünün … olduğu belirlendiğinden bu hususun Hukuk mahkemesi, tarafından da kabulü zorunludur. Bu hale göre davacı … şirketinin hasarın kasko sigorta teminatı kapsamında olmadığını somut delillerle kanıtlaması gerekir.Dava konusu trafik kazasından sonra alınan rapor ile Nadir mertoğlu’nun alkolsüz olduğu da belirlendiğine göre davacıya ait araçta meydana gelen hasar bedeli belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 30.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.