Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2009/9278 E. 2011/207 K. 20.01.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/9278
KARAR NO : 2011/207
KARAR TARİHİ : 20.01.2011

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı müvekkiline ait aracın tek taraflı kazada hasarlandığını, davalı tarafın ihbara rağmen hasar bedelini ödemediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 13.000 TL.nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, kazanın belirtilen yerde ve açıklandığı şekilde meydana gelmediğini hasar miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davaya konu hasarın iddia edilen yer ve şekilde meydana gelmesi mümkün olmadığından doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeyen davacının TTK.nun 1293/3 maddesi gereğince sigorta haklarını zayi ettiği sonucuna varıldığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacıya ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğu ve araçtaki hasarın poliçe yürürlük süresi içinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir.
Mal sigortaları türünden olan Kasko Sigortası Genel şartlarının teminat kapsamını belirleyen A.1 maddesine göre gerek hareket ve gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracın kullanım iradesi dışında ani ve harici etkiler
neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi devrilmesi, düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması çalınması veya çalınmaya teşebbüsü sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan TTK.nun 1282 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı yasanın 1281 maddesi hükmü uyarınca da kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değilde sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin …’nin A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. ….nin A.5 maddesi ve TTK.nun 1292 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçer.
Davacı taraf kaza tesbit tutanağı tanık beyanları ve hasar dosyasına dayanmıştır. Davalı … şirketi ise araçtaki hasar ile olay yerinin fiili durumunun uygunluk arzetmediğini, bu nedenle kazanın iddia edilen yerde ve şekilde olmadığını savunarak hasar bedelini ödemekten kaçınmış olup araştırma ve tesbit bilirkişi raporu ile hasarlı aracın fotoğraflarına dayanmıştır.
Uyuşmazlık kazanın ihbar edilen yerde ve şekilde meydana gelip gelmediği dolayısıyla teminat dışı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda araçtaki hasar izleri ile olay yerine ait fotoğrafların karşılaştırılmasından araçtaki hasarların tutanakta belirtilen kaza sonucu meydana gelmediği aracın motor kaputunda birbirinden tamamen aynı yerlerde ve aynı kazada oluşması mümkün olmayan iki ayrı çarpma izi olduğu her iki çarpma izininde keskin köşeli olduğu, ağacın gövdesinin daire şeklinde olması nedeniyle şiddetle ağaca çarpan bir araçta oluşacak izinde daire şeklinde oluşmasının gerekeceği ancak araç üzerindeki izlerin hiçbirisinin ağaca çarpmayla
oluşması mümkün olmayan izler olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda, kaza tesbit tutanağı aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerden olup, 1.10.2007 tarihli kaza tesbit tutanağı ve aracı olay yerinde ağaca çarpmış vaziyette bizzat görüp tutanak tanzim eden trafik polisi …ile tanık …’in bu yöndeki beyanlarına göre, kazanın gerçek bir kaza olduğu, mizansen olmadığı, olay yerini gösteren fotoğraflarda, araçta kardeşinden dökülen parçaların bulunduğu, araçtaki hasarın tanık … tarafından tamir edildiği ve bu biçimde kazanın belirtilen yer ve şekilde meydana geldiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfeti sigortacıda bulunmakta olup, sigortacı, rizikonun ihbar edilen yerden farklı şekilde meydana geldiğini başka yerde hasarlanıp olay yerine getirildiğini, soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlanması gerekir. Diğer taraftan, hasara yol açan olayın bildirilimden farklı şekilde gerçekleşmiş olması, tek başına rizikoya sigorta güvencesinden yoksun kalma sonucunu doğurmamaktadır. Zira, TTK.nun 1282.maddesi uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumludur. Ancak sigortacı, rizikoyu iddia edildiği şekilde gerçekleşmediğini somut delillerlekanıtlaması gerekir. (Yargıtay HGK.nun 10.12.1997 gün 1997/11-772,1043, HGK.nun 16.12.1998 gün 1998/11-872 1998/905, HGK.nun 8.12.2010 gün 2010/17-596 2010/641 sayılı ilamları bu yöndedir.)
O halde mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, hasarın poliçe teminatı kapsamında kaldığı kabul edilerek, işin esasına girilip sonucuna göre karar vermek gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 20.1.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.