Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2009/9029 E. 2010/703 K. 02.02.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/9029
KARAR NO : 2010/703
KARAR TARİHİ : 02.02.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu …’in alacaklısından mal kaçırmak amacıyla … nolu bağımsız bölümü 28.11.2005 tarihinde davalı …’na sattığını belirterek tasarrufun iptalini dava ve talep etmiş; yargılama sırasında …’nun ölümü üzerine mirasçıları Emine, Satılmış, Ramazan ve …’nun davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalı … ve mirasçıları Emine, Satılmış ve … vekili takip konusu alacağın muvazaalı olduğunu, taşınmazı 95.000,00 TL bedelle ve iyiniyetle aldıklarını, taşınmaz üzerindeki ipoteği ödediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … ve mirasçı … savunma yapmamıştır.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre taşınmazın tapudaki satış bedeliyle gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, … Mahallesi, … parselde kayıtlı 6 nolu bağımsız bölümün borçlu tarafından davalı …’na satışına ilişkin 28.11.2005 tarihli tasarrufun davacının takip konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar Emine, Ramazan, Satılmış ve …vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu tür davaların dinlenebilme koşullarından birisi de davacının gerçek bir alacağının bulunması diğer bir söyleyişle tasarrufta bulunan kişinin gerçekten borçlu olması gerekir. Bu nedenle, iptal davasında davalı üçüncü kişi, aciz belgesine bağlanan alacağın gerçekte olmadığını, borçlu ile alacaklı arasında muvazaa bulunduğunu savunabilir. Davalı üçüncü kişi davacının borçludan alacaklı olmadığını savunursa mahkemece bu savunmanın araştırılması gerekir. Eğer gerçek bir borç yoksa alacak da söz konusu olamıyacağından iptal davasının dinlenmesi mümkün değildir. (HGK 19.6.2002-15/495-528-15.H.D 3.3.2003 tarih … Esas, Karar ilamları bu doğrultudadır).
Davalı … vekili 14.6.2006 tarihli cevap dilekçesinde takip konusu alacağın muvazaalı olduğunu belirterek gerekçelerini ve bu konudaki delillerini bildirmiştir. Davacı vekili 15.3.2007 tarihli dilekçesinde borcun kaynağı olarak borçlunun davacının bayiiliğini bıraktığı … Gıda AŞ’nin bayiiliğini alırken davacıdan aldığı 100.000 TL’yi aşkın borçtan, …Gayrimenkul İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki kefilliği ve borçlu ile sahibi olduğu … Kardeşler Ltd. Şti’nin… Şubesine olan borcuna mahsuben ödediği 34.000 TL alacağından doğduğunu bu amaçla takip konusu 2.2.2005 tanzim 5.3.2005 vadeli 100.000 TL’lık bononun düzenlendiğini açıklamıştır.
O halde mahkemece … Gıda AŞ’ne müzekkere yazılarak davacı ile … Gıda AŞ arasındaki bayiilik sözleşmesinin iptali ile, davalı borçlunun adı geçen şirket ile yaptığı bayiilik sözleşmesi ve bedelini gösterir belgeler ile, … Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ve bu dosya nedeniyle davacının davalı borçlu adına yaptığı ödemeler, davacının davalı borçlu ve sahibi olduğu Ülgen … Ltd. Şti adına İş Bankası … Şubesine borcuna mahsuben yaptığı 34.000 TL’lık ödeme belgelere istenmeli; … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas, … Esas sayılı dosyasında Avukat …’ın davalı … vekili olarak 22.3.2006 tarihine kadar davayı takip ettiği, … Esas sayılı takip dosyasında 16.3.2006 tarihi itibarıyla aynı avukatın davacı … Şeker vekili olarak borçlu … aleyhine icra takibi başlattığı, … Esas sayılı takip dosyasının kesinleşme şekli, borçlu adına kayıtlı ve haczedilen iki araçla ilgili takip işlemlerine devam edilip edilemediği, …
Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına göre davalılar arasında husumet olup olmadığı, borçlu … ve ortağı olduğu … Kardeşler Ltd. Şti’nin dosyada mevcut banka hesap hareketleri gözönüne alınarak takip konusu alacağın varlığı kesinleştiği takdirde davacının takip konusu alacağı tahsil edebilme olanağı bulunup bulunmadığı ve bu yönde yaptığı işlemler üzerinde durulmalı, gerektiğinde borçlunun banka hesap hareketlerine göre takip tarihi itibarıyla alacağın tahsil kabiliyeti olup olmadığı yönünden bilirkişi raporu alınmalı, taraf delilleri eksiksiz toplandıktan ve değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; tasarruf değeri üzerinden alınması gereken harç miktarı ile davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin eksik hesaplanması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ve davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığından, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalılara geri verilmesine 2.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.