YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/785
KARAR NO : 2009/3563
KARAR TARİHİ : 25.05.2009
MAHKEMESİ :Manisa Asliye 1. Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu … aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak mal bulunamadığını, bu nedenle borçlunun kendisine ait taşınmazını diğer davalı …’a satışına ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılar arasında yapılan satışta taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli arasında fahiş fark bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu tür davalarda amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların yasada öngörülen hallerin varlığı halinde alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktan ibarettir. İİK’nun 278, 279 ve 280.maddelerinde borçlunun yaptığı iptale tabi tasarruflar, üç grup altında düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır ( İİK.md.281 ). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir ( Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı ). Genelde.denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Somut olayda, yapılan yargılama sonunda tasarrufa konu taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç, dosya kapsamına ve delillere uygun düşmemektedir.
Davalı 3. kişi durumundaki … vekili cevap dilekçesinde ve aşamalarda satış bedelinin tapuda gösterilen miktarla sınırlı kalmadığını savunarak bu konudaki delillerini sunmuştur. Sunulan banka dekontları toplamı ile satış bedeli birbiri ile örtüşmekte olup dinlenen tanık beyanları da davalının bu savunmasını doğrulamaktadır. Bilirkişi tarafından belirlenen satış tarihindeki gerçek değer ile ödenen miktarlar toplamı da birbiri ile uyumludur. Dinlenen emlak komisyoncusu ve diğer tanıkların bu yönün aksine beyanları da bulunmamaktadır. Ayrıca yapılan keşif sırasında davalı 3. kişinin oğlu taşınmaz içinde oturmakta olup, bunun aksi de iddia edilmiş değildir.
Saptanan bu madde ve hukuksal olaylara göre davalı borçlu ile davalı 3. kişinin birbirini tanıdıklarına dair bir delil bulunmadığı, aralarında bir akrabalık bağının belirlenemediği, sunulan dekontlara göre taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında da mislini aşan bir fark olmadığı nazara alınarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 25.5.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.