Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2009/10666 E. 2010/1653 K. 25.02.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/10666
KARAR NO : 2010/1653
KARAR TARİHİ : 25.02.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılardan … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalılardan …’nın müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcunu karşılayacak haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kendisine ait taşınmazı diğer davalı …’ya sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalılardan … taşınmazın gerçek bedelini haricen ödediğini, kötü niyetinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiş, diğer davalı cevap vermemiştir..
Mahkemece ivazlar arasında fahiş fark bulunması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılardan … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Mahkemece ivazlar arasında fahiş fark bulunması nedeniyle İİK.nun 278/2 maddesi uyarınca yapılan tasarrufun iptaline karar verilmiş ise de varılan sonuç toplanan delillere ve dosya içeriğine uygun düşmemektedir. İİK.nun 278.maddesi hükmüne göre yapılan tasarrufların iptal davasına konu olabilmesi için belli bir süre içerisinde yapılmış olması şart olup, bu süre haciz veya aciz yahut iflastan önceki 2 seneyi geçemez. Somut olayda iptali istenilen tasarruf 23.12.2004 tarihinde yapılmış, haciz ise 2 yıllık süre geçtikten sonra 20.11.2008 tarihinde yapılmış, aciz belgesi ise 17.03.2009 tarihinde alınmıştır. Bu nedenle İİK.nun 278. maddesindeki iptal koşulları gerçek-
leşmemiştir. Öte yandan takip tasarruf tarihinden sonraki 5 yıllık süre içinde yapılmış olduğundan İİK.nun 280. maddesi süre yönünden uygulanabilir ise de davalı 3. kişi …’nın satış işleminden sonra borçlu davalıdan noterden tahliye taahhüdü alması ve taşınmazı tahliye ettirmesi, halen taşınmazda … ve çocuklarının oturması yanında davalı 3. kişi Cuma’nın borçlunun mali durumu ile alacaklılara zarar verme kastını bildiği veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun kanıtlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Davalılardan … vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …’ya geri verilmesine 25.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.