Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2009/10622 E. 2010/3625 K. 19.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/10622
KARAR NO : 2010/3625
KARAR TARİHİ : 19.04.2010

MAHKEMESİ : …Asliye 1. Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların sürücü, işleten ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğu aracın çarpması nedeniyle müvekkilinin yaralandığını, bir bacağını kaybettiğini, bu nedenle maddi ve manevi zarar gördüğünü ileri sürerek, ıslahla birlikte 117.074,45 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın, davalı sigortanın limitle sınırlı maddi tazminattan sorumlu olmak üzede davalılardan temerrüt faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı sürücü ile işleten şirket vekilleri, ayrı ayrı kusuru kabul etmemişler ve talebin fazla olduğunu savunmuşlardır.
Davalı … vekili, gerçek zarardan kusur oranıda ve limitle sınırlı olarak sorumlu olduklarını savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre, kusur durumu nazara alınarak, davanın kısmen kabulü ile 117.074,45 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın temerrüt faiziyle davalılardan tahsiline, davalı sigortanın maddi tazminattan ve limit oranında sorumlu tutulmasına karar verilmiş; hüküm, taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına ve ceza dosyasında alınan ve bu dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu raporunun olaya uygun bulunmasına göre, davalı işleten ve sürücü vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı … vekilinin temyizi bakımından ise, dava haksız eyleme dayalı tazminat istemine ilişkin olup, davalı … vekilince, ıslahla artırılan kısımlar için ıslah tarihinden temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiği belirtilerek karar temyiz edilmiştir.
TTK’nın 1299/1. maddesi yollamasıyla aynı kanunun 1292/1. maddesi ile 2918 sayılı KTK.nun 99/1. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B 2/a maddesi uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
Somut olayda, mahkemece bu ilke doğrultusunda temerrüt faizine hükmedilmiş, ancak davalı … vekilince ıslah dilekçesinde istenen miktar bakımından ıslah tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Yukarıda açıklanan ilke ve alacağı doğuran sebebin esasen kanundan doğan borç kapsamında haksız eylemden kaynaklanmış olmasına göre, ıslah ile istenilen tazminat için de aynı tarihten temerrüt faizi uygulanmış olması doğrudur. Zira, davalı … ile davacı arasındaki hukuki ilişki sözleşme ilişkisi değildir. Borcun nedeni haksız eylemdir. Yukarıda anılan hükümlere göre, davalı … bakımından temerrüt faizinin başlangıcını oluşturan ihbar yükümlülüğünde esas olan, zarar miktarı değil kazanın ihbarıdır. Bu itibarla, başvuru veya dava dilekçesi ile kazanın davalı sigortaya ihbar edilmiş olmasıyla, anılan hükümlerde öngörülen koşullar yerine getirilmiş olup, buna göre gerek dava dilekçesinde istenilen tazminat alacağı için ve gerekse ıslahla artırılan kısım için aynı tarihten temerrüt faizine hükmedilmesi doğru olup, bu husustaki davalı … vekilinin de tüm temyiz istemlerinin reddi gerekmiştir.
3-Davacı vekilinin temyizine gelince; BK’nın 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olayda, davacı …’ın yaşı ve olayda kusursuz olması ile bir ayağının dizinden kopmuş olması hususları dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarı, somut olayın özelliklerine, davacının etkileniş derecesine ve olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşmemekte ve az olup, davacı için daha ılımlı ve adalete uygun, makul bir manevi tazminat takdir edilmek üzere, kararın bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı sürücü ve işleten vekilinin tüm ve 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 4.113,63 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 19.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.