Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2006/3996 E. 2006/6732 K. 18.07.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/3996
KARAR NO : 2006/6732
KARAR TARİHİ : 18.07.2006

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davalılar ve katılanlar tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Hükümüne uyulan Yargıtay bozma kararında özetle:Taraflardan tanık göstermelerinin istenmesi,komşu parsellerin tutanak örnekleri ile dayanakları kayıtların getirilmesi, yerel bilirkişi ve tüm tesbit bilirkişileri ile taraflarca gösterilecek tanıklar huzurunda yeniden keşif yapılarak komisyonca taşınmazlara ait olduğu kabul edilen tapu ve vergi kayıtlarının gereği gibi yerlerine uygulanarak taşınmazlara aidiyetleri ve kapsamlarının kesin olarak saptanması, taşınmazlarda kimlerin zilyet ettiğinin katılanların iddiası gibi taşınmazların davalılar yada miras bırakanları tarafından babalarına bağışlanıp bağışlanmadığının olaylara dayalı olarak sorulup saptanması, ziraatçi ve orman mühendisi bilirkişiden gerekçeli raporlar alınması gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra katılanların davasının reddine, davacı Hazinenin davasının kabulü ile dava konusu 679 ve 680 parsellerin Hazine adına tapuya tesçiline karar verilmiş, hüküm davalılar ve katılanlar tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra yapılan araştırma, inceleme ve uygulama dahi hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Hükmüne uyulan bozma ilamında yapılan uygulamanın yetersizliğine, tarafların tanık göstermeleri, ve zilyetliğin süresi ve sürdürülüş biçiminin araştırılması gereklerine değinilmiştir.Ne varki, davalı taraftan tanık listesi vermeleri istenmemiş ve bozmada öngörülen biçimde uygulamada yapılmamıştır. Yerel bilirkişinin kayıtların uygulaması ile ilgili sözleri gerekçeye dayanmadığı gibi yaşı itibariyle eski tarihli olan bir kaydın taşınmaza uyup uymadığı yönünden yeterli bilgiye sahip olduğu da söylenemez. Ayrıca hazine dışındaki taraflardan hangisinin taşınmazda zilyet olduğu ve zilyetliğinin başlangıç tarihi yönünden de bilirkişi ve tanıklardan kesin bir bilgi alınmamıştır. Bozmaya uyulmakla lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak, mahkemeye de bozma gereklerini tam olarak yerine getirme yükümlülüğü doğar. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin eksik incelemeye dayalı olarak hüküm verilmiş olması doğru değildir.
Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde davalı taraftan da tanık göstermeleri istenmeli, daha sonra tüm tesbit bilirkişileri, hazine ve katılanlar tarafından gösterilen vede davalı tarafından gösterilecek tanıklar eşliğinde yerinde yeniden keşif yapılarak dayanılan tapu ve vergi kayıtları taşınmazları ve yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı vede yansız kişilerden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla gereği gibi yerlerine uygulanıp aidiyet ve kapsamları belirlenmeli, Haziran 1325 daimi tarih 19 nolu sicilden gelen haziran 1340 daimi tarih 85 sıra nolu tapu kaydı ve gittilerinin taşınmazlara uygunluğunun kabulü için kaydın doğu sınırlarında okunan Hatip oğullarından …oğlu …, batısında okunan … oğullarından … oğlu … yerlerinin, 175 tahrir nolu vergi kaydının aidiyetin …… oğlu ve 176 tahrir nolu vergi kaydının aidiyetin de de Sait Korkmaz ve … yerlerinin önem arz ettiği dikkate alınarak söz konusu kişi yerleri arazi üzerinde bilirkişilere göstertilip düzenlenecek krokiye aksettirilmeli, bu arada komşu eski 1587 yeni 3010 nolu parsele revizyon gören tapu kaydı da getirtildikten sonra komşu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının uygulamasıda yapılarak dava konusu taşınmazlar yönüne ne şekilde sınır okudukları saptanmalı, yerel bilirkişilerce bilinmeyen sınırlar olduğunda tanıkların bilgisine başvurulmalı, kayıtların taşınmazlara uymaması yada uyması halinde kayıt miktar fazlası olan bölümlerinin öncesinin ne olduğu, kim yada kimlerden kaldığı davalıların mı yoksa katılanların mı zilyet ettikleri, katılanların zilyet olmaları halinde zilyetliklerinin başlangıç tarihi ve süresi zilyetliklerinin kendi adlarına mı yoksa davalılara tebaan mı olduğu, iddia ettikleri gibi miras bırakanlarının taşınmazları davalılardan yada miras bırakanlarından satın alıp almadıkları yada kendisine bağışlanıp bağışlanmadığı olaylara dayalı olarak ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bilirkişi ve tanık sözleri arasında aykırılık doğduğunda giderilmesine çalışılmalı, kayıtlarda yazılı sınır yerleri gösterildiği taktirde o yerlerle ilgili kadastro tutanakları ve dayanakları kayıtları getirtilip bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi yoluna gidilmesi, kadastro tesbiti 1982 tarihinde yapılmakla katılanların yada davalıların zilyetliklerinin süresinin tesbit tarihine kadar 20 yıla ulaşması gerektiği hususu göz önünde bulundurulmalı, gerektiğinde komşu parsellerin malik yada zilyetlerinin yukarıda açıklanan hususlarla ilgili olarak tanık sıfatıyla bilgilerine başvurulmalı, birisi ziraat diğeri jeoloji mühendisinden oluşturulacak iki kişilik bilirkişi kurulundan taşınmazların toprak yapıları, bitki örtüleri, işleniş tarzları ve süresi, hakim olan unsurun ne olduğu, ziraate elverişli olmayan ve zilyetlikle iktisabı mümkün bulunmayan yerler olduğunda taşınmaz içerisindeki konum ve miktarları belirlenip keza düzenlenecek krokiye yansıtılmalı, fen bilirkişisine yapılan uygulamaları ve keşfi izlemeye olanak verecek biçimde vede taşınmaz içerisinde tarım ve ziraate müsait olmayan alanların bulunması halinde bu yerleri ve miktarlarını gösterir geniş kapsamlı raporlu kroki düzenlettirilmeli ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmedir.
Mahkemece bu yönlerin göz ardı edilmesi doğru olmadığı gibi kabule göre de hüküm yerinde taşınmazların eski ve yeni parsellerin numaralarının gösterilmeyerek infazda duraksama yaratılmış olması da doğru değildir.
Davalıların ve katılanların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine 18.7.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi