Yargıtay Kararı 17. Ceza Dairesi 2019/7617 E. 2019/10025 K. 03.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/7617
KARAR NO : 2019/10025
KARAR TARİHİ : 03.07.2019

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (Değişen suç vasfı sebebiyle hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali)
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel mahkemece sanık hakkında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Sanığın yüzüne karşı verilen hükümde kararın tefhimden itibaren 7 gün içinde temyiz edebileceğinin belirtilmesi yerine, “ Tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde” temyiz edilebileceği belirtilerek, temyiz süresiyle ilgili olarak sanığın yanıltıldığı ve kararın sanığa 13.07.2015 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında; sanığın temyiz başvurusu yasal süresinde kabul edilerek yapılan incelemede;
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/06/2014 tarih, 2013/13-203 Esas ve 2014/308 Karar sayılı kararında; “Suç tarihinde ekonomik değeri yüksek olan bir aracı kimlik bilgilerini ve açık adresini bilmediği arkadaşı “Gövde …” lakaplı … isimli kişiden emanet aldığını söylemesi, aşamalarda aracı emanet aldığı bu kişinin ismini kısmen değiştirerek ifade etmesi, soruşturma ve kovuşturma makamlarının ısrarına rağmen aracı emanet aldığını iddia ettiği kişiye ait kimlik ve adres bilgileri vermekten kaçınması ve sabıkalı geçmişi de dikkate alındığında hırsızlık suçlamasıyla muhatap olan sanığın sadece hayali bir isim zikretmekle suçlamadan kurtulmayacağını bilecek yaşam ve adli tecrübeye sahip olması ve gerçekte var olan bir kişiden aracı emanet alması durumunda suçlamadan kurtulmaya yönelik olarak aracı emanet aldığını söylediği kişinin bulunması için daha etkin bir çaba göstermesi gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu değil, hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.” şeklindeki açıklamalar ışığında, sanığın suça konu lastikleri Tufan isminde,soyismini ve açık adresini bilmediği bir şahıstan satın aldığını savunması, bu kişinin açık adresini, kim olduğunu, gösterememesi, bu kişinin tespiti ve bulunması yönünden hiçbir çabasının olmaması, sanığın suçtan ve cezadan kurtulmaya yönelik soyut beyanlarına Ceza Genel Kurulu kararında da ifade edilen olayda olduğu gibi itibar edilmesinin mümkün olmadığı hususu karşısında; sanığın eyleminin TCK’nun 142/1-b,116/1 maddelerindeki hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
2-Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sanığın TCK’nun 142/1-b,116/1 maddeleri uyarınca cezalandırılması talebi ile 29.04.2009 tarihli iddianamenin düzenlendiği, sanık hakkında TCK’nun 165. maddesinde düzenlenen suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmadığı, iddianame içeriğinde bu suçun anlatılmadığı, ayrıntıları Ceza Genel Kurulu’nun 06/05/2014 tarih ve 2012/6-1486 Esas, 2014/238 sayılı kararında belirtildiği üzere 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesinde yer alan, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenlemeye göre, hakkında açılmış dava bulunmayan ve iddianamede anlatılış tarzına göre unsurları gösterilmeyen 5237 sayılı Kanun’un 165/1. maddesinde suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan birleştirme talepli kamu davası açılması sağlanıp bu dosya ile hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-Sanık hakkında; kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak, 5237 sayılı TCK’nun 53/1. maddesinin (a), (b), (c), (d), (e) bentlerinde yazılı haklardan, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması ve yine T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK’nun 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nun 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
4-5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106/3. maddesi “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.” hükmü gereğince sanığın adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrilemeyeceği hususu gözetilmeden, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde, para cezası ödenmediği takdirde hapis cezasına çevrileceği belirtilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’nin temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkının gözetilmesine, 03.07.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.