Yargıtay Kararı 17. Ceza Dairesi 2019/7468 E. 2019/6802 K. 07.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/7468
KARAR NO : 2019/6802
KARAR TARİHİ : 07.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, iş yeri dokunulmazlığının ihlali, mala zarar verme
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel mahkemece suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık, iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suçların tarihine göre dosya görüşüldü:
I)Suça sürüklenen çocuk hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
14/04/2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen ek 2. madde uyarınca doğrudan verilen 3.000,00 TL’ye kadar olan adli para cezalarından ibaret mahkumiyet hükümleri kesin olup, mala zarar verme suçundan dolayı tayin edilen 660,00 TL adli para cezasına ilişkin hükmün, cezanın türü ve miktarı itibarıyla temyizi mümkün bulunmadığından, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz talebinin tebliğnameye uygun olarak REDDİNE,
II)Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçların suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34, 230 ve 289. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının denetimine imkan verecek şekilde açık ve gerekçeli olması, gerekçe bölümünde mevcut delillerin tartışılması, değerlendirilmesi, reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan delillerin neler olduğu ve nedenlerinin gösterilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması, bir başka deyişle eldeki delillerle neden bu sonuca varıldığının anlatılması gerektiği, tüm bunların ışığında ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi, bunun yasal unsurları ve nitelendirmesi, uygulanacak kanun maddesi ve CMK’nun 230. maddesinde belirtilen diğer unsurların bulunması gerektiği gözetilmeden kararın hüküm kısmı tekrarlanarak gerekçesiz yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
1)Suça sürüklenen çocuğun işlemiş olduğu hırsızlık suçunun 27/03/2014 tarihinde işlenmiş olduğu anlaşılmakla suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nun 142/1-b maddesi
uyarınca ceza verilmesi gerekirken, TCK’nun 142/2-h maddesinden cezalandırma yoluna gidilerek fazla ceza tayini,
2)Hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından ceza verilirken temel ceza belirlendikten sonra TCK’nun 31/2. maddesi uyarınca ½ oranında indirim yapılması gerekirken, hırsızlık suçu açısından 2/3 oranında indirim yapılarak eksik ceza tayini ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçu açısından 1/3 oranında indirim yapılarak ve ceza miktarı yanlış hesaplanarak eksik ceza tayini,
3)5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin 3. fıkrasının ”Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” şeklinde düzenlendiği, hükmedilen cezanın kısa süreli hapis cezası olması koşuluyla ”Suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere” şeklinde tahdidi olarak sayılan kriterlere göre aynı fıkrada düzenlenen seçenek yaptırımlardan birisine çevrilebileceğinin belirtildiği; somut olayda ise mala zarar verme ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükümlerde TCK’nun 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırım ile ilgili hiçbir değerlendirmenin yapılmadığı, suça sürüklenen çocuk müdafiinin 08/05/2015 tarihli beyanında ”Lehe olan kanun maddelerinin uygulanmasını” talep ettiğinin anlaşılması karşısında; iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçu bakımından TCK’nun 50. maddesinin 1. fıkrasının tartışmasız bırakılması,
4)5237 sayılı TCK’nun 51. maddesinin 3. fıkrasında “Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.” şeklindeki düzenleme ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11/05/2010 gün 2010/87 Esas ve 2010/112 Karar sayılı içtihatı ışığında; suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezasına hükmedilmiş olması karşısında, denetim süresinin bu hükümlülük süresinden az olamayacağı gözetilmeden, 1 yıl denetim süresi belirlenmesi,
5)Suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen 10/09/2014 tarihli farik mümeyyiz raporunda “İşlediği iddia edilen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algıladığı” şeklindeki ibarenin hangi eylemi kapsadığı anlaşılmadığından, suça sürüklenen çocuğun hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarının hukuki anlam ve sonuçlarını algıladığı ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince geliştiğine dair uzman doktor tarafından düzenlenecek farik mümeyyizlik raporu alınmadan mahkumiyetlerine hükmedilmesi,
6)Sosyal çalışmacı bilirkişinin yalnızca karar duruşmasında suça sürüklenen çocuk hakkında “Kendini rahatça ifade edebilmektedir, yaşı gereği hiç bir baskı altında kalmadan olayları silsile halinde anlatabilmektedir” şeklinde sözlü beyanı ile yetinilerek, 12-15 yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesine göre sosyal inceleme raporu alınmadan hüküm kurulması,
7)Sosyal çalışmacının duruşmaya davet edilmesi nedeniyle ödenen 70,00 TL bilirkişi ücretinin, suça sürüklenen çocuğa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi suretiyle Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 07/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.