Yargıtay Kararı 17. Ceza Dairesi 2016/2241 E. 2017/11499 K. 11.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/2241
KARAR NO : 2017/11499
KARAR TARİHİ : 11.10.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Dosya kapsamına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Sanığın suçlamayı kabul etmediği ,müşteki tarafından yapılmış canlı bir teşhis işlemi bulunmadığı anlaşılmakla; sanığın mümkün olması halinde müştekiye duruşma sırasında gösterilerek olay sırasında eylemi gerçekleştirenin sanık olup olmadığının sorulması ve yüzleştirme işlemi yapılması, bunun mümkün olmaması halinde ise, sanığın teşhise elverişli tam boy fotoğrafları müştekiye gösterilerek teşhis işlemi yaptırılması ve olay hakkında bilgisi olduğu anlaşılan tanık…’in dinlendikten sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeyerek eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Müştekinin beyanında, cep telefonunun hastane bahçesinde çalındığını belirtmesi karşısında; olay mahallinde keşif icrası sonucu eşyanın çalındığı yerin 6545 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik öncesi TCK’nın 142/1-b maddesi kapsamında bina müştemilatı olup olmadığının tespiti sonucuna göre, sanığın hukuki durumlarının tayini gerektiği gözetilmeden, aynı Yasa’nın 141/1. maddesinden hüküm kurulması,
3-Kabul ve uygulamaya göre de;
Keşif sonucunda eylemin TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna uyduğu tespit edilirse; hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçu da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca, “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usullere göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
4–07.01.2013 tarihli celsede sanığın “lehe olan hükümlerin uygulanması” yönündeki talebinin TCK’nın 62. maddesindeki takdiri indirim ve kısa süreli hapis cezasının aynı Kanun’un 50. maddesi gereğince seçenek yaptırımlara çevrilmesi hususunu da içerdiği nazara alınmadan, bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’un temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, sanığın 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın korunmasına, 11.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.