Yargıtay Kararı 17. Ceza Dairesi 2016/19613 E. 2018/15881 K. 10.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/19613
KARAR NO : 2018/15881
KARAR TARİHİ : 10.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel mahkemece sanık hakkında hırsızlık suçundan verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü;
Mahkemece sanık hakkında bozma öncesi verilen hükmün Dairemizin 08/06/2015 tarih, 2015/1892 Esas ve 2015/3507 Karar sayılı kararı ile, katılanın çelişkili beyanlarından ve sanığın atılı suçu kabul etmemesinden ötürü olaya dair kamera görüntülerinin ve sanığa ait temin edilecek fotoğrafların uzman bilirkişiye incelettirilerek sanığın görüntülerde bulunup bulunmadığının sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, mahkemece bozmaya uyularak olaya dair kamera görüntülerinin ve sanığa ait temin edilen fotoğrafların bilgisayar teknikeri uzman bilirkişiye tevdi edilmesi suretiyle temin edilen bilirkişi raporunda, görüntülerdeki kişinin sanığa benzediğinin ancak görüntülerdeki şahısların aynı kişi olup olmadığının mahkemenin takdirine bırakıldığının belirtilmesi karşısında,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/03/2015 tarih, 2014/10-613 Esas ve 2015/35 Karar sayılı kararında yer alan “Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak,
ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.” şeklindeki ifadeler de göz önünde bulundurulduğunda, dosyadaki tek delil olan kamera görüntülerinde yer alan şahsın sanık olduğunun hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespiti mümkün olmadığından, şüphe sanık lehine yorumlanarak atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmamasının kabulü ile sanığın beraatine karar verilmesi gereğine rağmen yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz nedeni bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 10/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.