Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2021/1425 E. 2021/2146 K. 08.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1425
KARAR NO : 2021/2146
KARAR TARİHİ : 08.03.2021

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında, … İlçesi … Köyü çalışma alanında bulunan 162 parsel sayılı 32.500 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına ve tapu dışı satışa dayalı olarak …… adına; 163 parsel sayılı 66.750 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, eşit paylarla … …,… ve … adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, tespite esas tapu kaydınının taşınmazlara ait olmadığını ileri sürerek, tapu kaydı, vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, tespitin iptali ile taşınmazların adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece verilen, çekişmeli 163 sayılı parselin 27.579 metrekarelik bölümünün …… mirasçıları ile …,… ve … … mirasçıları adına, 162 parselin tamamı ile 163 parselin 39.171 metrekarelik kısmının Hazine adına tesciline ilişkin hüküm, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 16.11.1989 tarih ve 1985/21667 Esas, 1989/12731 Karar sayılı ilamı ile, “… Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada 162 ve 163 sayılı parsellerin tamamının 61 sayılı sicilden gelen tapu kaydı kapsamında kaldığı ve kesinleşen bu hükmün 1952 yılında infaz edildiği, Kadastro Mahkemesinde yapılan keşiflerde de belirlendiği, 1936 tarihli vergi kaydının da değişmez sınırları ile taşınmazı kapsadığı ve tespit tarihine kadar 50 yılı aşkın süredir Hazine dışındaki mümeyyizlerin taşınmazda zilyet bulunduğu belirtilerek, sulh sözleşmesi gereğince hüküm kurulması” gereğine değinilerek bozulmuştur. Bozma ilamı sonrası yapılan yargılama sırasında müdahil …, tapu kaydı, satış ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davaya katılmıştır. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı Hazinenin davasının reddine, müdahil …’nın davasının kabulüne, yapılan tespitin iptali ile dava konusu 162 ve 163 nolu parsellerin her birinin ayrı ayrı tamamı 7680 pay kabul edilerek 2462 pay … adına, 958 pay … adına, 384’er pay .. ve …… adına, 585 pay … adına, 351’er pay .., … ve … adına, 72 pay …z adına, 104’er pay …, …… ve …… adına tesciline karar verilmiş ve bu hüküm, Dairemizin 30.09.1997 tarih ve 1997/3578 Esas, 1997/3993 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Bilahare davalı …, müdahil …’ya taşınmazın … tarafından satıldığını, ancak mahkemenin … tarafından satılmış gibi kabul ederek pay verilmesinin doğru olmadığını belirterek tavzih isteminde bulunmuş, Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda verilen 27.01.2000 tarihli tavzih kararıyla, tavzih isteminin kabulüne ve bahse konu kararın 2. sayfasının hüküm kısmında isimleri geçen kişilerin tamamının hisselerinde değişiklik olmayıp sadece hisse nispetleri belirtilen 1, 2, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12. sıradaki kişilerin hisselerinin, …’nın 3000/7680, …’ın 2340/7680, …’ın 105/7680, Asiye …’ın 63/7680, …’ın 63/7680, Anişe …’ın 63/7680, …’ın 63/7680 ve …in 63/7680 hisse olarak düzeltilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı …, …, …, …, … ve … vekili tarafından 18.11.2016 tarihinde temyiz edilmiştir.
Hükümlerin tavzihi, hükmün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkralar ihtiva etmesi halinde, hükmün gerçek anlamının meydana çıkarılması için başvurulan bir yoldur. Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanması veya tereddüt veya aykırılığın giderilmesini kararı veren mahkemeden isteyebilirler. Yukarıda belirtildiği gibi, tavzih yoluyla ancak, açık olmayan veya çelişik fıkraları kapsayan hükümlerin açıklanması istenebilir. Yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça, verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun bir istisnası olarak kabul edilemez.
Tavzih, kural olarak sadece hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması bakımından tavzih yoluna gidilemez. Ancak, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişki varsa, bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir (YHGK.’nin 14.6.1967 tarihli ve 1967/9–462 Esas, 300 Karar sayılı ilamı).
Hâkim, tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip bunu kararına ekleyemeyeceği gibi, hüküm verirken unuttuğu vekâlet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dâhil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez. Bütün bu anlatımlardan çıkan netice; tavzih yolu ile kesinleşmiş olan hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, cilt 5, Altıncı Baskı şehir 2001 cilt 5, s. 5270 vd.).
Somut olayda Mahkemece, davalı …’ ın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen hükümde tavzih talep etmesi üzerine, hüküm kısmında adı geçenlerin bir kısmının pay miktarları düşürülerek payların düzeltilmesine tavzihen karar verilmiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, davalı …’ın talebinin taraflara tanınan hakları ve yüklenen borçları değiştirici nitelikte olduğu ve tavzih yoluyla hükmün değiştirilmesinin mümkün olmadığı gözetilerek, tavzih talebinin reddine hükmedilmesi gerekirken, hükmü değiştirecek şekilde tavzih kararı verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.