Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2020/2357 E. 2020/5443 K. 19.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2357
KARAR NO : 2020/5443
KARAR TARİHİ : 19.11.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın onanmasına ilişkin yukarda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi … tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu, …İlçesi …Köyü çalışma alanında bulunan 185 ada 25 parsel sayılı 22.527,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, vergi kaydı, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı … adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı …, 185 ada 24 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, kendilerine ait taşınmazın bir bölümünün davalıya ait taşınmaz içinde bırakıldığını, ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hataların düzeltilmesi için Kadastro Müdürlüğüne başvurduğunu ve Kadastro Müdürlüğünce başvurusunun reddedildiğini belirterek, söz konusu işlemin iptali ve davalıya ait 185 ada 25 parselde görünen 203,64 metrekare yüzölçümündeki bölümün kendi parseline eklenmesi istemiyle Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararına istinaden dosyanın gönderildiği Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş; hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 19.02.2020 tarih 2016/15648 Esas, 2020/655 Karar sayılı ilamıyla; “dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere ve kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına” karar verilmiş, iş bu onama ilamına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Hukuk yargılamasında olayları anlatmak taraflara, bu olaylarla ilgili hukuki nitelendirmeyi yapma görevi hakime aittir. Davacı tarafından yukarıda belirtildiği üzere 3402 sayılı Kadastro Kanunun 41. maddesine dayalı olarak Kadastro Müdürlüğüne yapılan başvurunun reddi üzerine eldeki davayı açtığı belirtilmesine rağmen, Sulh Hukuk Mahkemesince davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek davanın tapu iptali ve tescil istemine yönelik olduğu kabulüyle görevsizlik kararı verildiği ve dosyanın görevsizlikle gönderildiği Asliye Hukuk Mahkemesince de davanın aynı nitelendirme ile yargılamasının yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Hataların Düzeltilmesi” başlıklı 41. maddesinde, kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya Kadastro Müdürlüğünce re’sen düzeltileceği ve düzeltme kararının ilgili taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ edileceği, ilgilileri tarafından düzeltme kararının kaldırılması istemiyle tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açılabileceği, dava açılmadığı takdirde düzeltme kararının kesinleşeceği tapu kaydına işleneceği belirtilmiş olup, maddenin açıklanan içeriği karşısında, re’sen veya istem üzerine Kadastro Müdürlüğünce yapılan düzeltmelere karşı 30 günlük süre içinde açılan davalarda Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Diğer taraftan, Kadastro Müdürlüğünce ilgililerin başvurusu üzerine düzeltme isteminin reddine dair verilen kararlara karşı veya yukarıda sözü edilen 30 günlük sürenin dolup tapu kaydına işlenmesinden sonra açılacak davalarda görevli mahkemenin neresi olduğu konusunda Kadastro Kanunu’nda özel bir düzenleme bulunmadığından, bu tür davalarda görev, 6100 sayılı HMK’daki genel hükümler uyarınca belirlenir ve ihtilaf çekişmeli yargı işi olduğundan Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
Somut olayda dava, Kadastro Müdürlüğüne ilgililerin başvurusu üzerine düzeltme isteminin reddine ilişkin karara karşı açılmış olup bu tür davalarda görevli mahkeme yukarıda açıklandığı üzere Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğundan, eldeki davada her ne kadar Sulh hukuk mahkemesince davanın nitelendirmesinde hataya düşülerek görevsizlik kararı verilmiş ise de, görevsizlik kararı varılan sonuç itibariyle doğru bulunmaktadır.
Diğer yandan davacının malik olduğunu bildirdiği 185 ada 24 parsele ait tapu kaydının incelenmesinde, taşınmazın 2/4 payla davacı adına kayıtlı bulunduğu, diğer 1/4’er payların dava dışı Durmuş Yeşil ile Ayşe Şahin adına tescilli olduğu görülmektedir. Davanın niteliği itibariyle, yargılama neticesinde verilecek hüküm, tüm paydaşların hukukunu etkileyeceğinden diğer paydaşların da davada yer almaları gerektiği halde, davacı dışındaki paydaşların davaya katılımlarının sağlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle davada, aktif dava ehliyetinin tamamlandığından ve taraf teşkilinin sağlandığından söz edilemez. Oysaki, aktif dava ehliyetinin mevcudiyeti ve taraf teşkilinin sağlanması dava şartlarından olup, bu koşullar yerine getirilmeden işin esası hakkında karar verilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle davacıya, hissedarı bulunduğu taşınmazdaki diğer paydaşların da yöntemince davaya katılımlarını sağlaması için süre ve imkan tanınmalı, bu yolla aktif dava ehliyetindeki eksikliğin giderilmesi halinde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde bildirdikleri deliller toplanmalı ve bundan sonra, davanın 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesi çerçevesinde Kadastro Müdürlüğüne yapılan itirazın reddi üzerine olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi gereğince, kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ile bundan kaynaklanan yüzölçümü hatasının düzeltilebileceği, düzeltme işlemi ile kadastro tespiti sırasında kesinleşen mülkiyet durumunu değiştirecek şekilde uygulama yapılamayacağı hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle toplanmış tüm deliller birlikte değerlendirilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği belirtilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken, sehven onanmış olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 19.02.2020 tarih 2016/15648-2020/655 Esas, Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve yukarıda belirtilen nedenlerle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 19.11.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.