Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2020/1363 E. 2021/2727 K. 25.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1363
KARAR NO : 2021/2727
KARAR TARİHİ : 25.03.2021

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu, …. çalışma alanında bulunan temyize konu 136 ada 2 ve 204 ada 1 parsel sayılı sırasıyla 7515, 4097 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 136 ada 2 parsel iştiraken … mirasçıları adına; 204 ada 1 parsel 4/8 hissesi iştiraken … mirasçıları, 2/8 hissesi …, 2/8 hissesi … adlarına tespit edilmiştir. Davacı …, tapu kaydı, miras yoluyla gelen hak, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, kadastro tespitinin iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, çekişmeli 136 ada 2 ve 204 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, taşınmazların kadastro tespitinin iptali ile davacı … adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava konusu 136 ada 2 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Davacı …, dava konusu taşınmazın kök muris Şemo oğlu … adına kayıtlı iken ölümü ile yapılan taksimde 1/3 payının babasına düştüğünü, onun ölümüyle kendisine kaldığını, 2/3 payın da davalıların murisi …’a düştüğünü, onun da bu payın 1/3’ünü Zeynel Şemci’ye sattığını, taşınmazın uzun yıllardır zilyetliğinde bulunduğunu belirterek, 1/3 payın adına tescilini talep etmiştir. Davalılardan … ve …, çekişmeli taşınmazın 16.08.1990 tarih 109 sıra numaralı tapu kaydı ile murisleri … adına kayıtlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece özetle, dava konusu taşınmazın taraflar dayanağı 16.08.1990 tarih, 109 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, davalıların dedesi … ile davacının büyük dedesi İsmail’in kardeş oldukları, mahalli bilirkişi beyanlarına göre davacının dedesi … ile davalıların babası Elyas’ın yaptıkları taksimde dava konusu taşınmazın davacı tarafa düştüğü ve 50 yılı aşkın süredir eklemeli olarak davacı tarafından kullanıldığı, buna göre 3402 sayılı Yasa’nın 13/B-b maddesi gereğince davacının taşınmazı tapu dışı yolla iktisap ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Şöyle ki; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin beyanları ve dosya kapsamından, davacı ve davalı tarafın kök muris … soyundan geldiği anlaşılmaktadır. Taraflar, dava konusu taşınmazı kapsadığı anlaşılan aynı tapu kaydına dayanmaktadır. Ne var ki, tarafların dayanağı 16.08.1990 tarih, 109 sıra numaralı tapu kaydı, davacının iddia ettiği gibi kök muris … adına değil müştereken davalıların murisi … ile dava dışı Zeynel Şemci adına kayıtlı olup, bu tapu kaydı da yine davalıların murisi … oğlu … adına kayıtlı Mayıs 1314 tarih, 88 sıra numaralı kayıttan gelmektedir. Mahkemece, davacı lehine 3402 sayılı Yasa’nın 13/B-b koşullarının oluştuğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş olup, çekişmeli taşınmazın, tapu malikinden satış, bağış ve benzeri tapu dışı hukuki bir yolla davacı tarafa devredildiğine dair her hangi bir bilgi belge bulunmadığı gibi, davacının da bu yönde bir iddiası bulunmamaktadır. Dolayısıyla, somut olayda Kadastro Kanunu’nun 13/B-b koşullarının oluştuğundan söz edilemez.
Hal böyle olunca; Mahkemece, açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile kabul kararı verilmiş olması isabetsiz olup, davalı … ve … vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
2- Dava konusu 204 ada 1 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Davacı …, dava konusu taşınmazın kök muris Şemo oğlu … adına kayıtlı iken ölümü ile yapılan taksimde tamamının babasına düştüğünü, onun ölümüyle de kendisine kaldığını, uzun yıllardır zilyetliğinde olduğunu ileri sürerek adına tescilini istemiştir. Davalılardan İskender ve …, çekişmeli taşınmazın Mayıs 1314 tarih, 87 sıra numaralı tapu kaydı ile murisleri adına kayıtlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece özetle, dava konusu taşınmazın tarafların dayanağı Mayıs 1314 tarih, 87 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, davalıların dedesi … ile davacının büyük dedesi İsmail’in kardeş oldukları, mahalli bilirkişi beyanlarına göre davacının dedesi … ile davalıların babası Elyas’ın yaptıkları taksimde dava konusu taşınmazın davacı tarafa düştüğü ve 50 yılı aşkın süredir eklemeli olarak davacı tarafından kullanıldığı, buna göre 3402 sayılı Yasa’nın 13/B-b maddesi gereğince davacının taşınmazı tapu dışı yolla iktisap ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Şöyle ki; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin beyanları ve dosya kapsamından, davacı ve davalı tarafın kök muris … soyundan geldiği anlaşılmaktadır. Taraflar, dava konusu taşınmazı kapsadığı anlaşılan aynı tapu kaydına dayanmaktadır. Ne var ki, tarafların dayanağı Mayıs 1314 tarih, 87 sıra numaralı tapu kaydı davacının iddia ettiği gibi kök muris … adına değil davalıların murisi … oğlu … adına kayıtlıdır. Mahkemece, davacı lehine 3402 sayılı Yasa’nın 13/B-b koşullarının oluştuğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş olup, çekişmeli taşınmazın, tapu malikinden satış, bağış ve benzeri tapu dışı hukuki bir yolla davacı tarafa devredildiğine dair her hangi bir bilgi belge bulunmadığı gibi, davacının da bu yönde bir iddiası bulunmamaktadır. Dolayısıyla, somut olayda Kadastro Kanunu’nun 13/B-b koşullarının oluştuğundan söz edilemez. Fakat, yerel bilirkişilerce çekişmeli taşınmazın 50 yılı aşkın süredir davacı ve murislerince kullanıldığı beyan edildiğine göre, davacı lehine Kadastro Kanunu’nun 13/B-c koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekir. Ne var ki, dosya içerisinde bulunan … oğlu …’e ait veraset ilamında ölüm tarihi yazılı değildir.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece, tapu maliki … oğlu …’in ölüm tarihi araştırılmalı; bunun için öncelikle temin edilebiliyorsa nüfus kaydı, gerekli görüldüğü takdirde veraset dosyası getirtilerek dosya içerisine alınmalı, bu şekilde ölüm tarihi tespit edilemediği takdirde dava konusu taşınmazları iyi bilen, davada yararı bulunmayan, elverdiğince yaşlı yerel bilirkişiler, tespit bilirkişiler ve taraf tanıkları ile fen bilirkişinin katılımıyla mahallinde yeniden yapılacak keşifte, davalıların murisi … oğlu …’in ölüm tarihi ile çekişmeli taşınmazın ne zamandan beri, kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı, kendi murisinden davacıya ne şekilde intikal ettiği sorularak maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmesine çalışılmalı, çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyana ne sebeple üstünlük tanındığı gerekçeli kararda tartışılıp açıklanmalı, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte göz önünde bulundurulup davacı lehine Kadastro Kanunu’nun 13/B-c koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmiş olması isabetsiz olup, davalı … ve … vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.