Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2019/5015 E. 2020/1981 K. 16.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5015
KARAR NO : 2020/1981
KARAR TARİHİ : 16.06.2020

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
KANUN YOLU : KARAR DÜZELTME

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın onanmasına ve bozulmasına ilişkin yukarıda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi … ve arkadaşları tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında, … Köyü çalışma alanında bulunan dava ve temyize konu 156 ada 14 parsel sayılı 24.149,92 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına dayanılarak davalı … ve arkadaşlarının murisi … adına tespit edildikten sonra, davacı Hazinenin tapu kayıt miktar fazlasına yönelik olarak, davacı …’un ise tapu kaydına dayanarak ayrı ayrı açtıkları davaların birleştirilmesi suretiyle yapılan yargılaması sonucunda, davacı … ile davacı Hazinenin davalarının kabulüne, dava ve temyiz konusu 156 ada 14 parsel sayılı taşınmazın uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 11.04.2007 havale tarihli rapor ve eki haritada (C) harfi ile işaretli 4.526,59 metrekare yüzölçümündeki bölümünün ayrı parsel numarası verilmek suretiyle payları oranında davacı … mirasçıları adlarına, (B) harfi ile işaretli 5.834,28 metrekare yüzölçümündeki bölümünün davacı Hazine adına, geriye kalan 13.789,05 metrekare yüzölçümündeki bölümünün ise davalılar adına tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hükmün, davacı Hazine ile davalı … Şahinbaş mirasçıları … ve arkadaşları tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 18.03.2014 tarih 2014/2526-2844 Esas, Karar sayılı ilamıyla, “dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve çekişmeli bölümün davacı … mirasçılarının tutunduğu tapu kaydı kapsamında kaldığının yapılan keşif ve uygulama ile belirlenmesine göre davacı Hazine ile davalı … mirasçıları … ve arkadaşlarının çekişmeli 156 ada 14 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi rapor ve krokisinde (C) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile taşınmaz bölümü hakkındaki hükmün onanmasına, aynı rapor ve krokide (B) harfi ile gösterilen bölüm yönüyle; mahkemece bu bölümün davalıların tutunduğu ve çekişmeli 156 ada 14 parsel sayılı taşınmazın tespitine esas alınan tapu kaydının miktar fazlası olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonucun dosya kapsamına uygun bulunmadığı, davalıların tutunduğu tapu kaydının 1934 yılında oluştuğu, güney sınırının “Hazine” okumakta ise de çekişmeli taşınmazın güneyinde bulunan 156 ada 13 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören ve 1935 yılında tesis edilen tapu kaydının kuzey yönünü “Hafize” okumakta olduğu, davalıların tutunduğu tapu kaydının 1934 yılında İsmail karısı Hafize ve çocukları adına tesis edildiği, bu olgular karşısında,156 ada 14 parsele uygulanan ve 1934 yılında tesis edilen tapu kaydının güney sınırında okunan Hazine yerinin, 1935 yılında Hazine tarafından temlik edildiğinin ve Hazine yerinin 156 ada 13 parsel sayılı taşınmaz ile sınırının sabit hale geldiğinin kabulünün zorunlu bulunduğu açıklandıktan sonra, çekişmeli 156 ada 14 parsel sayılı taşınmazın (B) bölümü yönünden de Hazinenin davasının reddi ile bu bölümün de davalı taraf adına tesciline karar vermek gerektiği” belirtilerek, taşınmazın teknik bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfiyle gösterilen bölümüne ilişkin hükmün bozulmasına karar verilmiş, bu kez bozma ilamına karşı davalı … Şahinbaş mirasçıları … ve arkadaşları tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Karar düzeltme talebi, teknik bilirkişisinin 11.04.2007 havale tarihli rapor ve eki haritada (C) harfi ile işaretli 4.526,59 metrekare yüzölçümündeki bölümüne yöneliktir. Mahkemece, davacıya ait tapu kaydının, yer göstermesi ve Mart 2007 tarihinde yapılan 2. keşif sonucunda fen bilirkişisi tarafından düzenlenen rapor ve haritaya göre, 156 ada 14 parselin (C) bölümü ile karar düzeltmeye konu olmayan aynı ada 13 parselin (D) bölümünü kapsadığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli olmadığı gibi, taşınmaz başında yapılan 1. ve 3. keşif sonucunda fen bilirkişileri tarafından düzenlenen raporlarda, tapu kaydının kapsadığı alanın tamamen farklı bir bölümde gösterilmiş olmasına rağmen, raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeksizin 2. keşif sonucunda düzenlenen rapora itibar edilmek suretiyle hüküm kurulmasında da isabet bulunmamaktadır.
Davacı …’un, Teşrisani 1937 tarih 7 nolu iskanen verilmiş tapu kaydına dayandığı, tesis tapusunda 1/7 payının bulunduğu, diğer payların babası, annesi ve kardeşlerine ait olduğu, tedavülü Kasım 1986 tarih 15 nolu tapu kaydı ile kardeşleri Süleyman ve Hüseyin’in payını kayden satın almak suretiyle payının toplam 3/7 paya ulaştığı, sınırlarının ise yön belirtmeksizin hendek ve derecik, Ahmet Recep, Kulumbur’dan inen dere okuduğu görülmektedir. Sınırlarda okunan Ahmet Recep’in, temyize ve karar düzeltmeye konu olmayan ve davalılara ait 156 ada 14 parselin güney sınırında yer alan aynı ada 13 sayılı parsel ile 13 parselin güney sınırında yer alan dava dış 12 parselin dayanağı olan ve iskanen 1935 yılında oluşan tapu kaydının maliki Ahmet oğlu Recep olduğu; Kulumbur’dan inen derenin ise, 14 parselin kuzey sınırını oluşturan ve 14 parselin hemen bitiminden sonra doğu yönünden aşağıya doğru indiği ve 14, 13, 12 parsellerin de doğu sınırını oluşturduğu anlaşılmaktadır. Buna göre çözümlenmesi gereken husus, davacının dayandığı tapu kaydının diğer sınırını oluşturan “hendek ve derecik” sınırlarının neresi olduğu ve tapu kaydının 14 sayılı parselin (C) bölümünü kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece hükme esas fen bilirkişi raporunda, 14 sayılı parselin ortasından ve batı-doğu hattında geçen bir hendeğin tapu kaydında okunan sınır olduğu kabul edilmiştir. Ancak, davalı taraf bu hendeğin iskan tapularının oluşmasından sonra kendi murisleri tarafından 1970’li yıllarda kavak sulamak amacıyla açıldığını, bölgenin coğrafi yapısı gereği, dere, çatak vb oluşumların kuzey-güney doğrultusunda bulunduğunu, bu nedenle 14 parselin ortasından geçen hendeğin tapu kaydında okunan hendek sınırı olmasının mümkün bulunmadığını, kendilerine ait 14 parselin sınırını 13 parselin oluşturduğunu ve hep bu şekilde zilyet ve tasarruf edildiğini, davacı ya da murislerinin burada hiçbir zaman zilyetliğinin bulunmadığını savunmaktadır. Her ne kadar 2002 yılında yapılan ilk keşifte jeoloji mühendisinden rapor alınmış ise de, bu raporda 14 parselin ortasından geçen hendekten bahsedilmemiş, kuzeyde bulunan Kulumbur deresi (sulu dere) ile doğuda ve batı sınırını oluşturan (susuz) çatakların yer değiştirmediği, değişebilir nitelikte bulunmadığı bildirilmiştir.
Diğer yandan, tarafların hazır olmadığı ilk keşifte tek yerel bilirkişi olarak dinlenen Sabri Önler, 14 parselin içinden geçen hendekten bahsetmeksizin, davacı …’un tapu kaydının sınırlarını gösterdiğini, davacının bu yeri kadimden beri kullandığını ve sınırların değişmediğini ifade etmiş, fen bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda da tapu kayıt kapsamı olarak 13 ve 12 parsellerin doğu sınırındaki bir bölüm gösterilmiştir. Mart 2007 tarihinde yapılan 2.keşifte ise, … yerel bilirkişi olarak dinlenmiş, bu kez yerel bilirkişi …, davacının babasının kullandığı yer olarak 14 ve 13 parsellerin bir bölümünü göstermiş, diğer yerel bilirkişiler benzer beyanlarda bulunmuşlardır. Tarafların hazır bulunduğu Mayıs 2007 tarihinde yapılan 3.keşifte de,…yerel bilirkişi olarak dinlenmiş, yerel bilirkişi …, davacının murisi …’nın bu bölgede taşınmazlarının olduğunu bildiğini, ancak burasını tarla olarak kullandığını görmediğini; yerel bilirkişi…, aslında burayı tam olarak bilemediğini, ikinci keşifte dinlenen …’ın doğru söylediğini kabul ederek onun beyanlarına katıldığını söylediğini, ancak kendisinin …’nın burada tarlasını işlediğini bilmediği gibi tarlasının nerede olduğunu da bilmediğini; yerel bilirkişi Cemalettin Yetişir ise, …’nın bu yörede taşınmazının olduğunu bildiğini, ancak nerede olduğunu bilmediğini ifade etmiş, dinlenen iki davalı tanığı da, …’nın taşınmazının neresi olduğunu bilmediklerini beyan etmişlerdir.
Yukarıdaki anlatımlar ışığında, keşifte alınan beyanların, özellikle her üç keşifte de yerel bilirkişi olarak dinlenen Sabri Önler’in beyanlarının birbirinden farklı olması ve bu beyanlara dayalı olarak hazırlanan fen bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmemiş olması karşısında, davacının dayandığı tapu kaydının kapsamının tam ve doğru bir şekilde belirlendiğinden söz edilemez. Hal böyle olunca; Mahkemece, doğru sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle, bölgeye ait ilk çekilen hava fotoğrafı da dahil olmak üzere kadastro tespitinin yapıldığı 1997 tarihine kadar çekilen tüm hava fotoğrafları getirtilmeli, taşınmazları bilebilecek olabildiğince yaşlı 3 kişilik yerel bilirkişi kurulu, önceki keşiflerde dinlenen yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile ziraat bilirkişisi, jeolog bilirkişi ve jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişisi ve fen bilirkişisinden oluşacak bilirkişi kurulunun katılımıyla taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte öncelikle, davacı taraftan varsa zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu ve tapu kaydının ait olduğunu iddia ettiği yeri göstermesi istenilmeli, daha sonra 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca tarafların dayandıkları tapu kayıtları yerel bilirkişiler yardımı ve uzman fen bilirkişi eliyle yöntemince yerine uygulanmalı, sınırların tespiti bakımından mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına başvurulmalı, özellikle 14 parselin ortasından geçen hendeğin sonradan açılıp açılmadığı, davacı tarafın, dayandığı tapu kaydının oluştuğu 1937 tarihinden sonra tespit gününe kadar olan süre zarfında 14 parselde kullandığı bir yer bulunup bulunmadığı, varsa neresi olduğu sorulup saptanmalı, keşifte alınacak beyanların birbiriyle çelişkili olması halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkilerin usulüne uygun şekilde giderilmesine çalışılmalı, jeodezi ve fotogrametri uzmanı (harita mühendisi) bilirkişisine tüm kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri haritada işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin mahalli bilirkişi ve tanık sözleri, çekişmeli taşınmazlara dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içerikleri ve varsa dayanağı olan kayıtlarla denetlenmeli, dosyaya getirtilen hava fotoğrafları ile kadastro paftasının çakıştırılması suretiyle, tapu kayıtlarında geçen sınırların hava fotoğraflarında görülüp görülmediği, davacı tarafın dayandığı tapu kadının kapsadığını iddia ettiği bölümün özellikle en eski hava fotoğraflarında ayrı bir taşınmaz olarak sınırlarının belli olup olmadığı, yine en eski tarihli uydu fotoğrafı ile kadastro paftası çakıştırılarak sınırların gösterilmesi suretiyle, davalı tarafın sonradan açıldığını öne sürdüğü hendeğin hava fotoğraflarında görülüp görülmediği hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli rapor hazırlattırılmalı; jeolog bilirkişiye, zeminde inceleme yaptırılarak, 14 parselin ortasından doğu-batı hattında geçen hendeğin insan eliyle mi açıldığı, yoksa coğrafi oluşum sonucunda oluşan doğal bir sınır mı olduğu hususunda rapor alınmalı, böylelikle toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacı tarafın dayandığı tapu kaydının kapsamı tereddütsüz olarak belirlenmeli; söz konusu tapu kaydının 14 parselin bir bölümünü kapsadığının anlaşılması halinde, davacının müstakilen 3/7 payının bulunduğu ve diğer payların tespite kadar intikal görmediği gözetirelerek, davalı taraf lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-c maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı, gerçekleşmemiş ise davacının anne ve babasından gelen miras payı kadar daha tapu kaydına dayalı hakkının bulunduğu dikkate alınarak, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece gereği gibi araştırma ve inceleme yapılmadan, beyanlardaki ve raporlardaki çelişkiler giderilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerektiği halde, maddi hataya dayalı olarak onanmış olduğu anlaşılmakla, davalılar … ve arkadaşlarının karar düzeltme istemlerinin kabulü ile, Dairemizin 18.03.2014 tarih 2014/2526-2844 Esas, Karar sayılı ilamının 1. maddesinde yer alan 156 ada 14 parselin (C) bölümüne yönelik onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve bu bölüm hakkındaki hükmün yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde karar düzeltme isteminde bulunanlara iadesine, 16.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.