Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2019/2439 E. 2021/5106 K. 09.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2439
KARAR NO : 2021/5106
KARAR TARİHİ : 09.06.2021

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “ Uygulama kadastrosu sırasında mülkiyete ilişkin uyuşmazlıkların gündeme getirilemeyeceği ve buna ilişkin itirazların değerlendirmeye alınmayacağı, kazanılmış hakların korunması ve mülkiyet hakkının zedelenmemesi için uygulama kadastrosunun amacına ve yöntemine uygun şekilde yapılmasının zorunlu olduğu, uygulama kadastrosuna ilişkin davaların, uygulama kadastrosunun yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalar olup, mahkemelerce uygulama kadastrosu faaliyetine eşdeğer ve amacına uygun bir araştırma yapılmasının zorunlu olduğu, somut olayda; davacı tarafından davalı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve yıkım davasında, yıkıma ilişkin talep bakımından tefrik kararı verildiği, taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi davasının ise taşınmazlar hakkında uygulama tutanağı tanzim edilmesi nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarıldığı, Kadastro Mahkemesinin, uygulama kadastrosunda mülkiyet ihtilafının görülemeyeceğine ilişkin gerekçesi kural olarak yerinde ise de, uyuşmazlığın mahiyeti tam olarak belirlenmeden bir başka ifade ile uyuşmazlığın mülkiyete ilişkin olup olmadığı yöntemince saptanmadan karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek, Mahkemece uyuşmazlığın ortak sınıra ilişkin ve Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmeliğin 28/1-a maddesi uyarınca kadastro mahkemesine aktarılması gereken bir dava olup olmadığının belirlenmesi, bu nitelikte bir dava olduğunun anlaşılması halinde, tutanak asılları dosyaya getirtilip yargılamaya devamla yapılacak araştırma ve inceleme sonucuna göre hüküm kurulması” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine, 190 ada 70 ve 71 parsel sayılı taşınmazlar hakkında düzenlenen uygulama tutanaklarının ayrı ayrı iptaline, 18.12.2018 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfiyle gösterilen 361,88 metrekare yüzölçümündeki bölümün, 190 ada 71 parselden çıkartılarak 190 ada 70 parsele eklenmesine, neticeten 190 ada 70 parselin 2.630,17 metrekare, 190 ada 71 parselin 1.972,80 metrekare yüzölçümü ile tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı … dava dilekçesinde, adına kayıtlı 578 parsel sayılı taşınmaza davalının yapı yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, müdahalenin men’i ve ka’l istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Davalı … ise cevaben, davacı ile müşterek sınırlarının hiç değişmediğini, müşterek sınırın zeminde bulunan taş duvar olduğunu, eldeki davanın çapa dayalı müdahalenin men’i istemine ilişkin olup, çap orijinal ölçü krokisine uygun değilse veya çapa ilişkin tersimat hatası varsa öncelikle bu hususun düzeltilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, yargılama sırasında bölgede uygulama kadastrosu çalışmaları yapıldığı ve dava konusu taşınmazlar hakkında uygulama kadastrosu tutanağı düzenlendiği gerekçesiyle, ka’l davasının tefrikine, müdahalenin men’i davası yönünden ise Mahkemenin görevsizliğine, görevli Mahkemenin Kadastro Mahkemesi olduğuna karar verilmiştir. Dosyanın Kadastro Mahkemesine tevdii üzerine Mahkemece, ihtilafın sınır ve yüzölçümüne ilişkin olmayıp, mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine, görevli Mahkemenin Asliye Mahkemesi olduğuna karar verilmiş, temyiz üzerine hüküm yukarıda açıklandığı şekilde bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 1972 tarihli hava fotoğrafında gözlemlenen sınırın sabit olduğu kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dosya arasında bulunan Milas Kadastro Mahkemesinin 2013/65 Esas, 51 Karar sayılı dava dosyasından, dava konusu taşınmazların Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı olması (eldeki dava dosyasında davalı olması) sebebiyle, taşınmazlara ait uygulama kadastrosu tutanaklarının, Kadastro Müdürlüğünce Kadastro Mahkemesine gönderildiği, Mahkemece yapılan yargılama sonunda, dava konusu taşınmazların müdahalenin men’i ve ka’l davasına konu olduğu, bu haliyle uyuşmazlığın mülkiyete ilişkin olduğu gerekçesiyle, uygulama kadastrosu tutanaklarının kesinleştirme işlemlerinin olağan usule göre tamamlanması için Kadastro Müdürlüğüne iadesine karar verildiği ve hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır. Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi, dava konusu taşınmazlar arasındaki müşterek sınırın nereden geçtiğini bilmediğini; davalı tanıkları ise müşterek sınırın, zeminde bulunan tel set olduğunu, taşınmazların evvelden beri bu sınıra göre kullanıldığını beyan etmişlerdir. Teknik bilirkişiden aldırılan raporda, dava konusu taşınmazların bulunduğu yere ilişkin 1964 tarihli hava fotoğrafında, taşınmazların müşterek sınırında herhangi bir yapı veya tesis bulunmadığı, 1972 tarihli hava fotoğrafında ise, taşınmazların müşterek sınırında herhangi bir yapı olmadığı ancak halihazırda zeminde bulunan tel sınırın bulunduğu yerde 1972 yılında bir tesis olduğunun da açık olduğu, tesis kadastrosu sırasında taşınmazların müşterek sınırının tesisinde hata yapıldığı için uygulama kadastrosunda da hata yapıldığı belirtilmiştir. Söz konusu raporda, taşınmazların tesis ve uygulama kadastrosu sırasında “olması gereken müşterek sınır” olarak gösterilen sınırın, uygulama kadastrosu sırasında düzenlenen ölçü krokisinde, davacı adına kayıtlı yeni 190 ada 71 parsel sayılı taşınmazın içinden geçen kesik çizgilerle gösterilen hat olduğu görülmüştür. Milas Kadastro Mahkemesinin 2013/65 Esas, 51 Karar sayılı kararı uyarınca taşınmazlara ait uygulama kadastrosu tutanaklarının kesinleştirme işlemlerinin olağan usule göre tamamlanması için Kadastro Müdürlüğüne iadesine karar verildiğine, dava konusu taşınmazların tesis kadastrosu 1970 yılında yapıldığına, uygulama kadastrosuna ilişkin ölçü krokisinde, 190 ada 71 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kesik çizgilerle gösterilen sınırın, 1972 tarihli hava fotoğrafında da net şekilde görüldüğü ve bu kısımda bir tesisin bulunduğu teknik bilirkişi raporuyla da belirlendiğine göre, davanın uygulama kadastrosuna yönelik olmayıp, mülkiyet hakkına dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; mahkemece görevsizlik kararı verilerek, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.06.2021 gününde oybirliği ile karar verildi.