Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2019/1415 E. 2019/8896 K. 24.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1415
KARAR NO : 2019/8896
KARAR TARİHİ : 24.12.2019

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
KANUN YOLU : TEMYİZ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında, …. Köyü çalışma alanında bulunan 955,956 ve 957 parsel sayılı 94.300, 73.200 ve 45.800 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, tapu ve vergi kaydına dayalı olarak ….mirasçıları adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, tespite esas alınan tapu kaydının değişebilir sınırları ihtiva etmekte olduğunu belirterek, kayıt miktar fazlasının Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların tespite esas ve davalıların dayanağı olan tapu kayıtları ve vergi kaydı kapsamında kaldığı ve tespit tarihine kadar tespit malikleri yararına zilyetlikle taşınmaz edinimi koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Çekişmeli her üç taşınmaz da Ağustos 296 yoklama 5 sıra ve Kânuni evvel 340 tarih ve 6 sıra numaralı ve 100 dönüm (91,900 metrekare) hisse tapularına istinaden tespit edilmiş olup, taşınmazların toplam tespit yüzölçümü 213,300 metrekaredir. Dava konusu taşınmazların tespit tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan mevzuata göre, her bir parçada 100 dönüm miktarındaki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinebilecektir. Çekişmeli taşınmazların tespitlerine esas tapu ve vergi kayıtlarının bu taşınmazlara ait olduğu ve taşınmazların, 65-70 yılı aşkın süredir tespit maliklerinin zilyetliğinde olduğu yapılan keşif, kayıt uygulaması ve dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarından anlaşılmıştır. Dosya arasında bulunan ve keşif sonucu düzenlenen jeolog bilirkişi raporunda da, taşınmazların sınırlarının sabit ve kadim olduğu ve taşınmazlarda nehir metrukatına rastlanmadığı belirtilmiş ise de; çekişmeli taşınmazlara güneyden komşu olan 958 parsel sayılı taşınmaza ilişkin Yumurtalık Kadastro Mahkemesi’nin 1997/301 Esas, 2001/33 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde, 958 parselin 08.05.2001 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen ve nehir yatağı altında kalan bölümünün tespit harici bırakılmasına karar verildiği, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği ve neticeten (B) bölümünün nehir yatağı olarak terkin edildiği anlaşılmakta olup, 958 parselin tesciline ve (B) bölümünün terkinine esas yukarıda yazılı bilirkişi raporunun ve 10.05.2001 tarihli jeolog bilirkişi raporunun incelenmesinde; 958 parselin (B) bölümü ile birlikte çekişmeli 956 ve 957 parsellerin bir kısmının da “…’nin şuanki yatağı” şeklinde belirtilen alanda kaldığı görülmekle; nehir yatağının kadastro tespitinden evvel, kadastro tespiti sırasında ve sonrasında nereden geçtiği ve özellikle nehrin ne zaman yatak değiştirdiği hususlarında çelişki bulunduğu anlaşılmakta olup, bu çelişki giderilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmemektedir.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece, öncelikle dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede kıyı-kenar çizgisi uygulaması bulunup bulunmadığı saptanmalı, kıyı-kenar çizgisinin idare tarafından belirlenmiş ve yöntemince kesinleştirilmiş olması halinde bu kıyı-kenar çizgisi bilirkişiler aracılığı ile mahalline uygulanmalı, kıyı-kenar çizgisinin idare tarafından belirlenmemiş veya yöntemince kesinleştirilmemiş olması halinde ise 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi kıyı-kenar çizgisi mahkemece usulüne uygun şekilde tespit edilmeli, bu tespit yapılırken 13.03.1972 tarih ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan kıyı şeridinin nasıl tespit edileceğine dair kural ve yöntemler ile 17.04.1990 tarih, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 4. maddesindeki tanımlar ve 9. maddesi hükmü göz önünde tutulmalıdır. idarece yapılmış ve yöntemince kesinleşmiş bir kıyı kenar çizgisi bulunduğunun anlaşılması halinde haritası getirtilmeli, usulüne uygun şekilde belirlenmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, 3621 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre bu işlerde uzman olan üç jeolog veya jeomorfoloji mühendisi, üç kişilik harita mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu huzuruyla keşif icra edilmeli ve yapılacak bu keşif sırasında yerel bilirkişilerden, taşınmazların sınırlarını göstermeleri istenilmeli, teknik bilirkişilerden; dava konusu taşınmazların bulunduğu yere ilişkin memleket haritalarının, en eski tarihli askeri haritaların, hava fotoğraflarının yöntemince uygulanması, gerektiğinde değişik kodlardan toprak örnekleri alınıp analizlerinin yapılması, mevsimsel etkilerin de göz önünde tutulması suretiyle kıyı kenar çizgisini saptamaları istenilmeli, özellikle nehrin ne zaman ve hangi tarihlerde yatak değiştirdiği ayrı ayrı belirlenmek suretiyle nehir yatağının kadastro tespitinden evvel, kadastro tespiti sırasında ve sonrasında nereden geçtiği duraksamasız olarak belirlenmeli; belirlenen kıyı kenar çizgisinin de gözetilmesi suretiyle çekişmeli taşınmazların Ceyhan Nehrinin etki alanı içerisinde ve aktif dere yatağı içerisinde bulunup bulunmadıkları ile ilgili olarak denetime açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.