Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2019/1128 E. 2019/3064 K. 24.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1128
KARAR NO : 2019/3064
KARAR TARİHİ : 24.04.2019

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : UYGULAMA KADASTROSU
KANUN YOLU : TEMYİZ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Uygulama kadastrosu sırasında …/Kaleyanı Köyü çalışma alanında ve tapuda davacı … adına kayıtlı bulunan eski 1606 parsel sayılı 8750 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, ilk olarak 430 ada 98 parsel numarasıyla ve 8.461,56 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edildikten sonra; davacının itirazı kadastro komisyonunca kabul edilerek bu taşınmazın yüzölçümü 10.206,92 metrekare yüzölçümlü olarak düzeltilmiş; davalı … adına tapuda kayıtlı bulunan eski 442 parsel sayılı 4800 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise 430 ada 97 parsel numarasıyla ve 5.344,39 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacı …, uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği/sınırının yanlış belirlendiği ve eksikliğin/yanlışlığın davalıya ait 430 ada 97 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığı iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli taşınmazların uygulama tespiti gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, 12.10.2015 havale tarihli raporda ilk tesis kadastrosunun incelenmesinde davacının dava konusu ettiği kısmın paftada sınır gösterilen fakat mahalli bilirkişi ve tanık anlatımları ve gösterimlerine göre de arz üzerinde olmayan ve kullanılmayan taşınmaz olduğundan taşınmazların yenileme çalışmaları sonucu ve arz üzerinde kullanım durumları ve hendek, taş duvar, davalıya ait ev ve duvarından oluşan sınıra göre yapılan yenileme çalışmalarının arz üzerindeki kullanımı birebir yansıttığını belirttikleri, bu bağlamda davacının dava ettiği kısmın paftada sınır gösterildiği fakat arz üzerinde olmadığı, alınan tanık ve mahalli bilirkişi beyanları doğrultusunda taraflar arasındaki sınırın davalıya ait ev, duvar ve hendek olduğunun tespit edildiği ve bu sınıra istinaden yenileme çalışmalarının yapıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç yasal düzenlemelere uygun düşmemektedir.
Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. İşte, uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle mahkemelerce, uygulama faaliyetine eşdeğer ve amacına uygun bir araştırma yapılması zorunludur.
Mahkemece, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli hava fotoğrafları, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, çekişmeli taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında çekişmeli taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmelidir. Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar fen bilirkişisi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, fen bilirkişisinden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Fen bilirkişisinden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınmalıdır. Raporun denetime elverişli olması için fen bilirkişisinden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde hava fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise çekişmeli taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmelidir. Fen bilirkişi haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının kesinleşen tesis kadastrosundan kaynaklanan mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve bu nitelikteki mülkiyet uyuşmazlıklarının Kadastro Mahkemesinde görülemeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olayda mahkemece, fen bilirkişisinden yukarıda açıklanan şekilde rapor ve harita alınmamış, uygulama kadastrosundaki sınır ile tesis kadastrosundaki sınırın farklı olduğu rapor ekindeki krokide gösterilmiş ve uygulama kadastrosunun, zeminin fiili durumuna göre yapıldığı belirtilmiş ise de; fiili kullanım durumunun tesis kadastrosuna esas alınan teknik belgelere uygun olup olmadığı incelenmemiş, başka bir ifade ile tesis kadastrosu tespit tarihindeki fiili kullanım durumunun, tesis paftasına aktarımında bir hata olup olmadığı araştırılmamıştır. Hal böyle olunca; mahkemece harita mühendisi sıfatına sahip üç kişilik uzman bilirkişi kurulu refakate alınarak mahallinde yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte bilirkişi kurulundan; yukarıda gösterilen ilkelere uygun, tesis kadastrosu sırasında belirlenen ve kesinleşen sınırları ve uygulama kadastrosu sırasında belirlenen sınırları bir arada ve farklı renklerle gösteren, tesis ve uyulama haritasındaki ölçü değerlerine göre taraflara ait olan bölümlerin açıkça gösterildiği, yüzölçümü farklılığının neden kaynaklandığını somut şekilde ortaya koyan krokili rapor alınmalı, fiili kullanım sınırının davanın mahiyeti gereği dikkate alınmayacağı gözetilmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, davacıya ait 430 ada 98 parsel numaralı taşınmazın ilk etapta 8.461,56 metrekare olarak belirlenen uygulama kadastrosu yüzölçümünün, 06.02.2015 tarihli kadastro komisyon kararı ile 10.206,92 metrekareye çıkartıldığı ve kadastro tutanağı yerine kaim olmak üzere komisyon tutanağı düzenlendiği halde, bu taşınmaz yönünden “tespit gibi tescil” hükmü kurulmuş olması da isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.