YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5788
KARAR NO : 2021/3914
KARAR TARİHİ : 22.04.2021
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermek için yeterli olmadığı belirtilerek, öncelikle 3 numaralı toprak tevzi parseline ait toprak tevzi haritası, tevzi parselinin dayanağı olan belirtmelik tutanağının okunaklı ve onaylı örneği ile belirtmelik tutanağında taşınmaza uygulanan tapu ve vergi kayıtları var ise bu kayıtların tesisinden itibaren tüm tedavüllerinin, davacının dayandığı 22.06.1971 tarih, 27, 28 ve 33 numaralı tapu kayıtlarının tesisinden itibaren oluşum belgeleri birlikte tüm tedavüllerinin, varsa haritaları ve bu tapu kayıtlarının, kadastro çalışmaları sırasında revizyon görüp görmedikleri araştırılarak, görmüş iseler revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tutanaklarının onaylı örneklerinin getirtilmesi, komşu köylerden yöntemince seçilmiş dava konusu taşınmazı iyi bilen üç kişilik mahalli bilirkişi temin edilerek dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra mahallinde, fen bilirkişisi, üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu, yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıklarının katılımıyla yeniden keşif yapılması, keşif sırasında toprak tevzi belgeleri uygulanarak çekişmeli taşınmazların toprak tevzi haritası kapsamında kalıp kalmadıkları, kalıyor iseler hangi tevzi parseli kapsamında kaldıklarının ve davacı tarafın dayandığı tapu kayıtları da usulünce uygulanarak çekişmeli taşınmazların davacının dayandığı tapu kayıtları kapsamında kalıp kalmadıklarının belirlenmeye çalışılması, tapu kayıtları çekişmeli taşınmazları kapsamıyorsa toprak tevzi parselleri içinde kalan bölümler bakımından 3402 sayılı Yasa’nın 46/1. ve 14. Maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin, toprak tevzi parselleri dışında kalan bölümler bakımından ise 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesindeki koşuların gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında araştırma ve inceleme yapılması, bu kapsamda yerel bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazların öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin kadim mera olup olmadığı, taşınmazın öncesinde kadim mera olmayıp toprak tevzi komisyonunca mera olarak haritaya bağlanmış olması halinde mera olarak haritaya bağlanma tarihinden geriye doğru davacının 20 yılı aşkın zilyetliğinin bulunup bulunmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, fen bilirkişisinden keşfi takibe elverişli ve kayıt uygulamasını gösterir şekilde krokili, ziraatçı bilirkişi kurulundan ise çekişmeli taşınmazları komşu taşınmazlar ile birlikte ele alan, taşınmazların önceki ve şimdiki niteliklerini ortaya koyan, mera vasfında olup olmadıklarını, komşu mera parsellerinden ne şekilde ayrıldıklarını izah eden ve taşınmazların farklı yönlerden çekilmiş fotoğraflarını da içeren rapor alınması, çekişmeli taşınmazların davacının dayandığı tapu kayıtları kapsamında kaldığının tespiti halinde tapu kaydının kapsamına göre, tapu kaydı kapsamında kalmadıkları ancak toprak tevzi çalışmaları sırasında mera olarak haritaya bağlanan yerlerden olduklarının anlaşılması halinde toprak tevzi çalışmalarından sonraki zilyetliğin hukuken bir değerinin olmayacağı da gözetilerek Kadastro Kanunu’nun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının, toprak tevzi çalışmaları sırasında haritaya bağlanan yerlerden olmadığının anlaşılması halinde Kadastro Kanunu’nun 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı taraf lehine gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılması, öncesi mera olan yerlerin kazanılamayacağı ve mera bütünlüğünü bozacak tarzda karar verilemeyeceği de gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın, davalı … Müdürlüğü yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle, davalı Hazine yönünden esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bozma kararına uyulmakla, mahkemelere bozma kararı doğrultusunda araştırma, inceleme ve uygulama yapma zorunluluğu, ilgili taraflar yararına da usuli kazanılmış hak oluşur. Bu hakkın zedelenmemesi için bozma gereklerinin eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir. Ne var ki Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmeksizin karar verilmesi cihetine gidildiği anlaşılmaktadır. Hükmüne uyulan bozma ilamında değinildiği halde, çekişmeli 179 ada 155 parsel sayılı taşınmazın toprak tevzi komisyonunca 3 numaralı mera parseli olarak ayrılan bir yer olduğundan bahisle mera olarak sınırlandırıldığı anlaşılmasına rağmen, 3 numaralı toprak tevzi parseline ait toprak tevzi haritası, tevzi parselinin dayanağı olan belirtmelik tutanağının okunaklı ve onaylı örneği ile belirtmelik tutanağında taşınmaza uygulanan tapu ve vergi kayıtları mevcut ise bu kayıtların tesisinden itibaren tüm tedavülleri getirtilerek toprak tevzi haritası keşif sırasında uygulanmamış, çekişmeli taşınmazların toprak tevzi çalışması sırasında mera olarak tahsisi yapılan alanda kalıp kalmadığı belirlenmemiş ve taşınmazın mera olarak ayrılma nedeninin yer aldığı belirtmelik tutanağındaki bilgiler gözetilmemiş, davacının dayandığı 22.06.1971 tarih 27, 28 ve 33 numaralı tapu kayıtlarının tesisinden itibaren oluşum belgeleri ile birlikte tüm tedavülleri, varsa haritaları ve bu tapu kayıtlarının kadastro çalışmaları sırasında revizyon görüp görmediği araştırılmak suretiyle revizyon görmüşlerse revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tutanaklarının onaylı örnekleri getirtilmemiş, söz konusu tapu kayıtları keşif sırasında usulünce uygulanmaksızın ve taşınmazların davacının dayandığı tapu kayıtlarının kapsamı dışında ancak mera olarak belirlenen toprak tevzi parsellerinin kapsamı içinde kalmaları halinde taşınmazların toprak tevzi çalışmalarından önce kamu malı niteliğinde kadim mera olup olmadıkları ve davacı yararına 3402 sayılı Yasa’nın 46/1. ve 14. madde koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmadan ve ayrıca çekişmeli her iki taşınmaz da mera olarak sınırlandırılmış olmasına rağmen davada yararı bulunmayan komşu köyler halkından mahalli bilirkişi dinlenmeden karar verilmesi cihetine gidilmiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, 3 numaralı toprak tevzi parseline ait toprak tevzi haritası, tevzi parselinin dayanağı olan belirtmelik tutanağının okunaklı ve onaylı örneği ile belirtmelik tutanağında taşınmaza uygulanan tapu ve vergi kayıtları var ise bu kayıtların tesisinden itibaren tüm tedavülleri, davacının dayandığı 22.06.1971 tarih 27, 28 ve 33 numaralı tapu kayıtlarının tesisinden itibaren oluşum belgeleri ile birlikte tüm tedavülleri, varsa haritaları ve bu tapu kayıtlarının kadastro çalışmaları sırasında revizyon görüp görmedikleri araştırılarak revizyon görmüşlerse revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tutanaklarının onaylı örnekleri getirtilmeli, komşu köyler halkından tarafsız, yaşlı, dava konusu taşınmazı iyi bilen üç kişilik mahalli bilirkişi isim listesi kolluk vasıtası ile belirlenerek dosya keşfe hazır hale getirildikten sonra mahallinde, fen bilirkişisi ve üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu ile yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıklarının katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşif sırasında, toprak tevzi belgeleri uygulanarak çekişmeli taşınmazların toprak tevzi haritası kapsamında kalıp kalmadıkları, kalıyorlarsa hangi tevzi parseli kapsamında kaldıkları ve ayrıca davacı tarafın dayandığı tapu kayıtları usulünce uygulanarak çekişmeli taşınmazların davacının dayandığı tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadıkları belirlenmeye çalışılmalı; tapu kayıtları çekişmeli taşınmazları kapsamıyorsa toprak tevzi parselleri içinde kalan bölümler bakımından 3402 sayılı Yasa’nın 46/1. ve 14. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği, toprak tevzi parselleri dışında kalan bölümler bakımından ise 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesindeki koşuların davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda araştırma ve inceleme yapılmalı ve bu kapsamda yerel bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazların öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin kadim mera olup olmadığı, taşınmazların öncesinde kadim mera olmayıp toprak tevzi komisyonunca mera olarak haritaya bağlanmış olmaları halinde mera olarak haritaya bağlanma tarihinden geriye doğru davacının 20 yılı aşkın zilyetliğinin bulunup bulunmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, beyanları arasında oluşacak çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle yöntemince giderilmeye çalışılmalı; fen bilirkişisinden, keşfi takibe elverişli ve kayıt uygulamasını gösterir şekilde rapor ve kroki düzenlemesi istenilmeli; ziraatçı bilirkişi kurulundan ise, çekişmeli taşınmazları komşu taşınmazlar ile birlikte ele alan, taşınmazların önceki ve şimdiki niteliklerini ortaya koyan, mera vasfında olup olmadıklarını, komşu mera parsellerinden ne şekilde ayrıldıklarını izah eden ve taşınmazların farklı yönlerden çekilmiş fotoğraflarını da içeren rapor alınmalı; çekişmeli taşınmazların davacının dayandığı tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının belirlenmesi halinde tapu kayıtlarının kapsamına göre; tapu kayıtlarının kapsamında olmadıklarının ancak toprak tevzi çalışmaları sırasında mera olarak haritaya bağlanan yerlerden olduklarının anlaşılması halinde toprak tevzi çalışmalarından sonraki zilyetliğe hukuken değer verilemeyeceği de gözetilerek Kadastro Kanunu’nun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen iktisap koşullarının, toprak tevzi çalışmaları sırasında haritaya bağlanan yerlerden olmadıklarının anlaşılması halinde ise Kadastro Kanunu’nun 14 ve devamı maddelerinde belirtilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı taraf lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmak suretiyle, öncesi mera olan yerlerin kazanılamayacağı ve mera bütünlüğünü bozacak tarzda karar verilemeyeceği de dikkate alınarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmadan karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.