Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2018/4170 E. 2018/8422 K. 27.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4170
KARAR NO : 2018/8422
KARAR TARİHİ : 27.12.2018

MAHKEMESİ :… MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : UYGULAMA KADASTROSU

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın onanmasına ilişkin yukarıda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi … tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Uygulama kadastrosu sırasında …İlçesi Yıldızlı Mahallesi çalışma alanında ve tapuda davacı … adına kayıtlı bulunan eski 1093 parsel sayılı 5.700,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 130 ada 14 parsel numarasıyla ve 5.454,34 metrekare yüzölçümlü olarak; davalı … adına tapuda kayıtlı bulunan eski 1092 parsel sayılı 5.900,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, 130 ada 13 parsel numarasıyla ve 6.198,31 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. İtirazı … komisyonunda reddedilen davacı …, uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiğini ve eksikliğin davalıya ait 130 ada 13 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığı iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli taşınmazların uygulama tespiti gibi tapuya tesciline karar verilmiş; davacı … tarafından temyiz edilen hüküm Dairemizin 28.05.2018 tarih, 2017/5247 Esas, 2018/3563 Karar sayılı ilamı ile onanmış olup, bu kez davacı … tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Mahkemece tarafların arasındaki sınırın halk arasında an diye tabir edilen sınır olduğu, davacı taşınmazında meydana gelen yüzölçümü azalmasının tesis kadastrosu sırasındaki ölçü teknikleri ile günümüz ölçü ve hesaplama tekniklerinin farklılığından kaynaklandığı ve uygulama kadastrosunun yöntemine uygun yapıldığı gerekçe gösterilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere uygun düşmemektedir. Bilindiği gibi uygulama kadastrosu sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen … haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin sağlanması amacıyla yapılır. Mülkiyete ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmaz. … Mahkemelerince de yenileme … çalışmalarına ilişkin ihtilaflarda mülkiyete ilişkin iddialar dinlenemez.
Somut olaya gelince; davacı taraf aşamalardaki beyanlarında, davalı taşınmazı ile aralarında ifraz ile oluşan ortak sınırın davalı tarafından yıllar içinde aleyhine genişletildiğini ve uygulama kadastrosunda fiili olarak oluşan bu sınırın esas alındığını bildirerek dava açmış, davalı taraf ise aralarındaki sınırın zeminde belirli olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Fen bilirkişi raporunda; çekişmeli taşınmazların evveliyatının 24 numaralı … parseli olduğu, 24.05.2002 tarihinde maliklerin ifrazı sureti ile davaya konu 1092 ve 1093 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, çekişmeli taşınmazın doğu ve batı komşuları ile kadastral sınırlar ile zemin alanının uyumsuz olduğu, bu nedenle yenileme çalışmalarında bilirkişi beyanı ile oluşturulan sınırda bir hata bulunmadığı kanaatinde oldukları açıklanmıştır. İncelenen dosya kapsamına göre, fen bilirkişi raporunda davacıya ait yeni 130 ada 14 parsel sayılı taşınmazın davaya konu batı komşusu 130 ada 13 ve doğu komşusu dava dışı 130 ada 23 parsel ile ortak sınırlarının zemin ile uyumsuz olduğu, 14 parsel ile dava dışı 23 parsel arasında çok eski örme bir duvarın bulunduğu, yine 14 parsel ile davaya konu 13 parsel arasında zeminde an diye tabir edilen sınırların bulunduğu ve uygulama kadastrosunda tesis ve ifraz ile oluşan sınırların değil zemindeki sınırların esas alınmasının doğru olduğu bildirilmiş ve bu rapor hükme esas kabul edilerek davanın reddi yoluna gidilmiş ise de; davacıya ait 130 ada 14 parsel sayılı taşınmazın doğu komşusu olan dava dışı 130 ada 23 parsel ile uygulama kadastrosu ile belirlenen sınırının doğru olup olmadığı bu davanın konusu olmayıp, esasen bu davanın konusu 130 ada 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazlar arasındaki sınırın uygulama kadastrosu sırasında yöntemine uygun belirlenip belirlenmediğine ilişkindir. Her ne kadar davaya konu olmayan dava dışı 130 ada 23 parsel sayılı taşınmazla da zemin sınırlarının uyumsuz olduğu gerekçe gösterilerek, fiili duruma göre uygulama sınırının tespitinin doğru olduğu kabul edilmiş ise de, davacının doğu komşusu 23 parsel ile olan tesis ve uygulama kadastrosu sınırlarından hangisinin esas alınmasının doğru olduğu hususu ayrı bir yargılamayı gerektirmekte olup, mahkemece çekişmeli 130 ada 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazlar arasında an diye tabir edilen yükselti sabit sınır olarak kabul edilmiş ise de, çekişmeli taşınmazların tesis kadastrosu sırasında tek bir parsel olduğu, 2002 yılında o dönemdeki tapu kayıt maliklerince rızai taksimle ifraz edildiği, davacı ve davalının taşınmazları ifrazdan sonra satış suretiyle edindiği anlaşılmaktadır. Öte yandan o dönemdeki malik … 16.12.2014 tarihli celsedeki beyanında, taşınmazı kardeşi olan diğer kayıt maliki ile ifraz ettiklerini, ancak zeminde sabit bir sınır bulunmadığını, sadece o dönem sınırı belirlemek için iki uca birer kazık çakıldığını, ancak bunun da taşınmazların sınırının belirlenmesine imkan verecek nitelikte olmadığını, bilirkişi incelemesi yaptırılmadan sınırın belirlenmesinin olanaklı bulunmadığını beyan etmiştir. Bununla birlikte, dosya arasında 2002 yılında yapılan ifraza ilişkin fenni sıhhate haiz ifraz ölçü krokisi ile takometrik ölçü çizelgesinin olduğu, çekişmeli taşınmazlar tesis kadastrosu sırasında tek parsel olduğuna göre, fen bilirkişi raporunda taşınmazlar arasında tesis kadastrosu sınırı olarak gösterilen sınırın aslında ifraz sonucu oluşan sınır olduğu, fen bilirkişi raporunda ifraza ilişkin bu sınırda (zemin ile uyumlu olmadığının bildirilmesi dışında) fenni bir hata bulunduğunun belirlenmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; mahkemece, uygulama kadastrosu sırasında, zemindeki fiili sınırın değil, taşınmazlar arasında teknik evrakına göre 2002 yılında yapılan ifraz sonucu oluşan sınırın esas alınarak uygulama kadastrosu yapılması gerektiği hususları göz önüne alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken mülkiyet aktarımına neden olacak şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken sehven onandığı anlaşılmakla davacı yanın karar düzeltme istemlerinin bu nedenle kabulü ile Dairemizin 28.05.2018 tarih, 2017/5247 Esas, 2018/3563 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı karar düzeltme ve temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 27.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.