Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2017/3547 E. 2021/2747 K. 25.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3547
KARAR NO : 2021/2747
KARAR TARİHİ : 25.03.2021

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermek için yeterli olmadığı belirtilerek, çekişmeli taşınmazın paftasında yol olarak gösterildiği 1990 yılından davanın açıldığı 2005 yılına kadar kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre dolmadığından zilyetliğe dayalı tescil davasının bu sebep yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, ancak, 22.12.2006 tarihinde yapılan keşifte dinlenen davacı, tapu kaydının bulunduğunu, daha önce geçirilen yol nedeniyle Asliye Hukuk ve İdare Mahkemelerinde dava konusu yapıldığını belirttiğine göre, tapu kaydına da dayandığının kabulünün gerektiği, davalıların, davacının bu beyanına karşı koymadıklarının belirlendiği, teknik bilirkişiler 108 ada 197 sayılı davacının parseline revizyon gören Haziran 1928 tarih ve 4 sıra nolu tapu kaydının krokide (A) ve (B) harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümleri ile 108 ada 196, 197, 198, 199, 200, 201 ve 109 ada 10 ve 11 sayılı parselleri kapsadığını açıkladıkları, ne varki, söz konusu tapu kaydının getirtilip dosya arasına konulmadığı gibi, yapılan keşifte uygulanmadığının da belirlendiği, davacı tapu kaydına dayandığına göre, kadastrodan önceki hukuki sebeplere de dayandığının kabulünün gerektiği, bu durum karşısında tapuya dayanma halinde kadastro tespitinden sonra 20 yıllık kazanma süresinin aranmayacağı belirtilerek, öncelikle davacının dayandığı Haziran 1928 tarih ve 4 sıra nolu tapu kaydının tüm geldi ve gittilerinin Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, yöntemine uygun bir biçimde yapılacak keşifte teknik ve yerel bilirkişilerle tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, yerel bilirkişi ve tanıkların keşifte dinlenmelerinin sağlanması, tescili istenen ve paftasında yol olarak gösterilen kısımların tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesine çalışılması, istenen yerler ortak miras bırakandan kalmış ise öncelikle dava koşulunun göz önünde tutulması, davacının keşifteki beyanında açıkladığı…t Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/95 Esas, 1990/30 Karar sayılı dava dosyası ile … İdare Mahkemesinin 1992/1119 Esas, 1993/127 Karar sayılı dava dosyasının bulundukları yerlerden getirtilerek olayın çözümünde göz önünde tutulması ve sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Bozma ilamına karşı yerel mahkeme tarafından verilen direnme kararının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.04.2016 gün 2014/8-1098 Esas, 2016/547 Karar sayılı ilamıyla isabetsiz bulunarak kaldırılması üzerine, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, çekişmeli 197 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, bu taşınmazı … kızı …’tan satın aldığını, taşınmazın bitişiğinde bulunan ve paftasında yol olarak gösterilen bölümün kendisine ait olduğunu belirterek, adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davacının tapu kaydına dayandığı, tapu kayıt maliklerinin veya mirasçılarının hep birlikte dava açmaları gerektiği, davacının tek başına dava açamayacağı belirtilerek, aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Aynı tapu kaydının revizyon gördüğü taşınmaz tutanaklarının edinme hanelerinin incelenmesinde, tapu malikleri ve mirasçıları arasında yapılan paylaşım neticesinde çekişmeli taşınmaz bölümüne bitişik 197 parsel sayılı taşınmazın Gülsüm Kılıç’a isabet ettiği, … ün tapu kayıt maliklerinden …’ın kızı olduğu, diğer komşu parsellerin de bu taksime göre tespit edildiği ve davacının 197 parsel sayılı taşınmazı Gülsüm Kılıç’tan satın aldığı anlaşılmakta olup, bu haliyle terekeye dahil bir taşınmazdan söz edilemeyeceğinden, davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunda; Mahkemece, işin esasına girilerek, davacının dayandığı tapu kaydının tüm tedavülleri getirtilip, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’ nun 20. Maddesi uyarınca mahallinde yapılacak keşifte yöntemince uygulanmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.