Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2016/8556 E. 2019/3988 K. 28.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8556
KARAR NO : 2019/3988
KARAR TARİHİ : 28.05.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESCİL

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı …, … İlçesi … Mahallesi çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında haritasında yol olarak gösterilen taşınmaz bölümünün, maliki bulunduğu 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazın devamı niteliğinde olduğunu ileri sürerek adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece verilen önceki tarihli hüküm, Dairemizin 12.12.2014 tarih ve 2014/13296-15098 Esas-Karar sayılı ilamı ile “hakkında tutanak düzenlenmeyen ya da tespit harici bırakılan yerler hakkında kadastro öncesi nedenlere dayanılarak dava açılmasını engelleyen ya da hak düşürücü süre belirleyen yasal düzenleme olmadığına işaret edilerek, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca Ordu Büyükşehir Belediyesi’ne de husumet yaygınlaştırılmak suretiyle taraf teşkili sağlanıp, işin esasına girilerek iddia ve savunma doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılıp, deliller değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabülüne, 10.11.2015 havale tarihli teknik bilirkişi raporunda dava konusu yol olarak (A) harfi ile gösterilen 27,78 metrekarelik yerin, davacı adına tapuda kayıtlı 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmaza dahil edilmek sureti ile tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine ve … vekili ile dahili davalı … Belediyesi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, ziraat bilirkişi raporunda dava konusu kısmın üzerinde fındık ağaçlarının bulunduğunun ve coğrafi yapısı itibari ile de dava konusu yerin dava tarihi itibari ile yol olarak kullanımının mümkün olmadığının belirtildiği, keşif esnasında dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların, dava konusu kısmın hiç bir zaman yol olarak kullanılmadığını, bu kısmın yaklaşık 40 yıldır davacı ve öncesinde babası tarafından tasarruf edildiğini belirttikleri, kadastro paftasında yol olarak bırakılan dava konusu alanın davacıya ait 1369 ada 1 parsel nolu taşınmaz ile bir bütün olduğu, hiç bir zaman yol olarak kullanılmadığı ve tarıma elverişli arazi niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, fen bilirkişiler tarafından düzenlenen 10.11.2015 havale tarihli teknik raporda, davaya konu yerin, davacıya ait 1369 ada 1 parsel ile yol arasında kalan dik şev konumunda olduğu belirtilmiş, zirai bilirkişi raporunda da dava konusu alanın yöresel olarak kef diye tabir edilen ve % 60-70 eğime sahip bir yer olduğu ifade edilmiştir. Çekişmeli taşınmazın bilirkişi raporlarına yansıyan ve dosya kapsamındaki fotoğraflardan gözlemlenen özelliklerine göre, tarımsal faaliyete ve ekonomik amaca uygun kullanıma elverişli bir yer olmadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, tescil davalarında Hazine ve ilgili kamu tüzel kişilerinin yasal hasım oldukları gözetilmeksizin, davalılar aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi dahi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden Belediyeye iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.