Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2016/5459 E. 2019/248 K. 24.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5459
KARAR NO : 2019/248
KARAR TARİHİ : 24.01.2019

MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu … Köyü çalışma alanında bulunan 136 ada 138 parsel sayılı 10.050,81 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı nedeniyle ve … Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 11.04.2008 tarih ve 889 nolu kararına göre sınırlandırma krokisinde (A) harfi ile gösterilen 4.035,30 metrekarelik alanın 1. derece doğal sit alanı içerisinde, sınırlandırma krokisinde (B) harfi ile gösterilen 6.015,51 metrekarelik alanın ise 2. derece doğal sit alanı içerisinde olduğu beyanlar hanesinde belirtilerek …, …, …, … adlarına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 136 ada 138 parsel sayılı taşınmazın 26.12.2014 tarihli fen bilirkişisi rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 835,78 metrekarelik bölümünün davalılar (Ahmet oğlu …, …, …, …) adına olan tapu kaydının iptali ile davacı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı rapor ve krokide (B) harfi ile gösterilen bölüme yönelik davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen kısım yönünden davalıların ekonomik amaca uygun olarak malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız 20 yıl zilyet olma şartlarının bulunmadığı; (B) harfi ile gösterilen kısım yönünden ise, davalılar lehine zilyetlikle edinim koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece, kadastro tespiti tapu kaydına dayalı olarak yapılmasına rağmen tapu kaydı yöntemince taşınmazlara uygulanmamış, tapu kayıtlarının mülkiyet belgesi olduğu, taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalması halinde, kural olarak kayda değer verileceği ve zilyetliğe bakılmaksızın çekişmeli taşınmazın kayıt maliki adına tescilini gerektireceği hususları göz önüne alınmamış, taşınmazın evveliyatı, kullanım süresi ile niteliğini ve varsa üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafları olduğu halde hava fotoğrafları getirtilerek bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmamış, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının doğruluğu hava fotoğrafları ile denetlenmemiştir.
O halde doğru sonuca ulaşılabilmesi için; dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ait tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesi en az 3 ayrı döneme ilişkin stereoskopik hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığından istenilerek dosya arasına konulmalı, kadastro tespitine dayanak tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm tedavüllerinin ve varsa haritasının onaylı suretleri getirtilmeli, dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi, teknik bilirkişi ve daha önce rapor tanzim eden bilirkişi dışındaki 3 kişilik ziraat bilirkişi kurulu huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte; öncelikle kadastro tespitine dayanak tapu kaydı yöntemince uygulanarak kapsamı 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi gereğince varsa haritasına göre belirlenmeli, tapu kaydının haritasının bulunmaması veya uygulama kabiliyetinin olmaması durumunda ise, hudutlarının yerel bilirkişilerce zeminde tek tek gösterilmesi istenilmeli, bilirkişilerin gösteremediği sınırların tespiti için davacı tarafa tanık dinletme imkanı sağlanmalı, teknik bilirkişiye uygulanan tapu kaydının kapsadığı alanı gösterir ve keşfi takibe imkan verir ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli, çekişmeli taşınmazın tapu kaydı kapsamı dışında kaldığının anlaşılması halinde usulünce zilyetlik araştırması yapılmalı, bu kapsamda, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın kime ait olduğu, öncesinde kim tarafından ne kadar süre ile kullanıldığı, kimden kime ne şekilde intikal ettiği, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle yöntemince giderilmeli; yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu taşınmazların kadastro tutanakları ve varsa dayanaklarını oluşturan kayıtlarla denetlenmeli; teknik bilirkişiden keşfi takibe elverişli krokili rapor alınmalı; ziraat bilirkişi kurulundan dava konusu taşınmazların toprak yapısı ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini, taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünü bildirir, komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş ve etrafı işaretlenmiş fotoğraflarını da içerir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde taşınmazların sınırlarını ve niteliğini, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcı, şekli ve süresini belirtir şekilde rapor alınmalı; bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; Hazine adına tescile karar verilen bölüm yönünden tapu kaydının beyanlar hanesinde “taşınmazın 2. derece doğal sit alanı içerisinde kaldığı” hususunun gösterilmemesi de isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 24.01.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.