Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2015/13134 E. 2018/4775 K. 17.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13134
KARAR NO : 2018/4775
KARAR TARİHİ : 17.09.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVATÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “dava konusu 87 ada 4 parsel sayılı taşınmazın hissedarlarından… oğlu …’in kimliği belli olmayan kişilerden olduğu ileri sürüldüğünden öncelikle bu parsel yönünden Hazinenin davaya dahil edilmesi sağlanarak taraf teşkilinin tamamlanması, yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları yöntemine uygun şekilde davetiye ile çağrılarak çekişmeli taşınmazların başında keşif yapılması, taşınmazların öncesinin niteliği ve kime ait olduğu, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığı, taşınmazlara halen kimler tarafından zilyet ve tasarruf edildiği hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, tarafların dayandıkları 1986 tarihli noter satış senetlerinin çekişmeli taşınmazlara uygulanarak kapsamlarının ve geçerliliklerinin saptanması” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda dava konusu 87 ada 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava konusu 87 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan temyiz incelemesinde; davacı …, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi raporunda (C) harfiyle gösterilen bölümü ile 87 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tamamını bir bütün halinde 1986 yılında noter satış senediyle taşınmazın önceki malikinden satın aldığını ve o tarihten beri bu taşınmazlara nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla zilyet olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Çekişmeli taşınmazın yargılaması devam ederken 30.06.2000 tarihinde davalı … tarafından kız kardeşinin eşi olan …’a tapuda kayden devredilmesi üzerine davacı yasal tercih hakkını mülkiyet yönünde kullanmış ve davasını …’a yöneltmiştir. Mahkemece, 87 ada 3 parsel sayılı taşınmazın maliki olan dahili davalı …’ın tapu sicilindeki kayda güvenerek iyiniyetle taşınmaz mal iktisap eden kişi konumunda olduğu ve davalının bu iktisabının TMK’nın 1023. maddesi gereğince korunması gerektiği kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun olmamıştır. Dahili davalı …’ın taşınmazı kayden kendisine devreden davalı …’le olan yakın akrabalık ilişkisi sebebiyle çekişmeli taşınmazın hukuki durumunu ve davalı olup olmadığını bilebilecek konumda olduğu, taşınmazın dahili davalı …’e kayden devredilmesine rağmen satıştan sonra da aralıksız şekilde davalı … tarafından kullanılmaya devam edildiği, davalı …’in ikametgahının bulunduğu taşınmazını satmasını gerektirir makul ve geçerli bir sebebinin olmadığı hususları birlikte nazara alındığında, dahili davalı …’in tapu sicilindeki kayda güvenerek iyiniyetle taşınmaz mal iktisap eden kişi sayılamayacağı ve bu iktisabının TMK’nın 1023. maddesi uyarınca korunamayacağı açıktır. Öte yandan, keşifte alınan tanık ve bilirkişi beyanları, düzenlenen teknik bilirkişi raporları, davacıya ait evin konumu ve taşınmazın kullanımına ilişkin olarak tespit tarihine kadar taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık çıkmamış olması hususları göz önüne alındığında, 87 ada 3 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (C) harfiyle gösterilen çekişmeli bölümü yönünden tespit tarihi itibariyle davacı taraf yararına zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacının bu kısma yönelik açtığı davanın kabulüne, geriye kalan ve dava konusu edilmeyen kısmın ise dahili davalı … üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
2- Dava konusu 87 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan temyiz incelemesinde; davacı …, çekişmeli taşınmazın evveliyatı itibariyle tapu kayıt malikleri arasında yapılan harici taksim ve satış işlemleri uyarınca …’nın zilyetlik ve tasarrufu altında iken 1986 yılında kendisinden satın alındığını, o tarihten beri taşınmazın zilyetliğinin nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla kendisi tarafından sürdürüldüğünü, davalı… oğlu …’in taşınmazda hiçbir zaman zilyetliği bulunmadığı gibi, kim olduğunun dahi belli olmadığını, eklemeli zilyetlik süresi dikkate alındığında … oğlu …adına olan hisseli tapu kaydının kadastro tespit tarihinden önce hukuki değerini kaybettiğini, bu tapu kaydı esas alınarak yapılan kadastro tespitinin hatalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazdaki … oğlu …hissesine yönelik olarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın hissedarlarından … oğlu …’in yapılan tüm araştırmalara rağmen kim olduğunun tespit edilemediği, adı geçenin mirasçı bırakmadan ölen gaip ve yitik kişilerden olduğu, bu kişilere ait malların yasa gereğince Hazineye intikal edecek olması sebebiyle zilyetlikle kazanılmalarının mümkün bulunmadığı kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nın 713/2. ve 3402 sayılı Yasa’nın 13/B-c maddelerindeki düzenlemelerdir. Anılan maddelerde, “maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca “tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. (Yargıtay HGK’nın 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı, Yargıtay 8.HD’nin 26.02.2018 tarih 2015/18225 Esas, 2018/2702 Karar sayılı ilamları).Somut olayda, kadastro çalışmaları sonucunda çekişmeli taşınmazın 139/169 hissesi eski tarihli tapu kaydına dayanılarak …oğlu … (bir kısım kayıtlarda …) adına tespit ve tescil edilmiştir. Yapılan zabıta araştırması, nüfus kayıtları ve komşu taşınmazlara ilişkin aynı nitelikte emsal dosyalarda verilen kesinleşmiş mahkeme kararları dikkate alındığında … oğlu …’in kim olduğunun belli olmadığı ve geçmiş zamanlarda ve halen gerçekten böyle bir kişinin yaşayıp yaşamadığının bilinmediği anlaşılmaktadır. Keşifte alınan tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarına göre çekişmeli taşınmazın …’nın zilyetliğinde iken dosyada mevcut noter senediyle 1986 yılında davacı …’ya satılarak zilyetliğinin devredildiği ve o tarihten beri taşınmazın zilyetliğinin davacıda olduğu ihtilafsızdır. Çekişmeli taşınmaz üzerindeki eklemeli zilyetlik süresi göz önüne alındığında, davalı … oğlu …adına olan ve bugüne kadar herhangi bir intikal ve işlem görmeyen hisseli tapu kaydının kadastro tespit tarihinden önce 3402 sayılı Yasa’nın 13/B-c ve TMK’nın 713/2. maddeleri uyarınca hukuki değerini kaybettiği ve davacı taraf lehine zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleştiği açıktır. Kim olduğu belli olmayan ve gerçekte yaşayıp yaşamadığı dahi bilinmeyen bir kimse ile Hazine arasında herhangi bir mirasçılık ilişkisi de bulunamayacağından, Hazinenin son mirasçılığını düzenleyen 4721 sayılı TMK’nın 501. maddesi hükmünün somut olayda uygulanma imkanı da yoktur. Her ne kadar somut olayda Hazine bozma ilamı uyarınca dahili davalı olarak yargılamaya katılmışsa da, Hazine temsilcisinin son mirasçı sıfatıyla değil kayıt malikinin haklarının korunması bakımından 4721 sayılı TMK’nın 427/1 ve 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun hükümlerine göre kayyım sıfatıyla davaya katıldığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca davacının çekişmeli taşınmazdaki … oğlu …hissesine yönelik davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 17.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.