YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12409
KARAR NO : 2018/1475
KARAR TARİHİ : 02.03.2018
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda …. Köyü çalışma alanında bulunan 125 ada 126 parsel sayılı 99.614,83 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz mera niteliği ile sınırlandırılmıştır. Davacı …, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adına tespit ve tescil edilen 125 ada 123 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün mera sınırları içinde bırakıldığını öne sürerek bu bölümün adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne; çekişmeli taşınmazın fen bilirkişileri tarafından düzenlenen 07.11.2013 tarihli harita ve raporunda (B) ile gösterilen 1.065,23 metrekare yüzölçümündeki bölümü yönüyle mera sınırlamasının kaldırılmasına ve bu bölümün davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde davacı ve murisleri lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının oluştuğu, mera olarak kullanılmasının mümkün olmadığı, memleket haritasında da mera ya da harman yeri olarak belirtilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli olmadığı gibi dosyada bulunan delillerin takdirinde dahi yanılgıya düşülmüştür.
Çekişmeli 125 ada 126 parsel, kadastro tespit tutanağının edinme sebebinde taşınmazın toprak tevzii komisyonunca tahsisli mera olarak haritaya bağlandığı belirtilerek mera olarak sınırlandırılmıştır. Bölgede 1961 yılında yapılan toprak tevzii çalışmaları sırasında düzenlenen belirtmelik tutanağında da taşınmazın kadim mera olduğu gerekçesiyle belirtmesinin yapıldığı görülmektedir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 46/1. maddesi, “4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına kaydedilen taşınmaz mallar bu Kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden zilyetleri adına tespit ve tescil olunur.” hükmünü içermektedir. Buna göre, 4753 sayılı Yasa uyarınca Hazine adına tapuya tescil edilen taşınmazların (ya da mera olarak sınırladırılan), öncesi itibariyle özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden bulunması ve tescil tarihi itibariyle zilyetleri yararına bu Yasa uyarınca (3402 sayılı Yasa 14 vd. maddeleri) kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleştiğinin anlaşılması halinde zilyetleri adına tescil edilmeleri gerekmektedir. Ancak mahkemece çekişmeli taşınmaz bölümünün toprak tevzii çalışmalarına kadar kadim mera olarak kullanılıp kulllanılmadığı, kulllanılmamışsa, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 46/1. maddesi koşullarının davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmadığı gibi memleket haritalarında mera ya da yaylakların gösterilmesi zorunluluğunun da bulunmadığı düşünülmemiştir.
O halde, doğru sonuca varabilmek için öncelikle, taşınmazın bulunduğu bölgeye ait 1961 tarihi ve öncesine ait tüm hava fotografları getirtilmeli, yine taşınmazın bulunduğu bölgeyi 1961 yılından öncesini bilebilecek komşu köylerden seçilmiş yerel bilirkişiler tespit edilmeli, dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra komşu köylerden seçilmiş üç kişilik bilirkişi kurulu, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi, hayatta iseler belirtmelik tutanağında imzaları bulunan bilirkişiler, taraf tanıkları ve kadastro tespit bilirkişilerinin huzuru ile yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazın öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin mera, yayla gibi özel mülkiyete konu olamayacak ya da kaçak ve yitik kişilerden kalıp kanunlar uyarınca Hazineye intikal eden yerlerden olup olmadığı, mera olarak sınırladırıldığı 1961 yılından geriye doğru davacı ya da maliki evvellerinin 20 yılı aşkın zilyetliğinin bulunup bulunmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve tespit dayanakları olan belgelerle denetlenmeli, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi vasıtasıyla hava fotoğrafları üzerinde uygulama yaptırılarak çekişmeli taşınmaz bölümünün 1961 yılı ve öncesinde taşınmazın nasıl kullanıldığı, sınırlarının oluşup oluşmadığı, kadastro paftası ile hava fotoğraflarıyla çakıştırılmış halde renkli haritalar düzenlenlenmesi istenilmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmeli, toprak tevzii ile mera olarak sınırlandırılmasından önce de kadim mera olarak mı kullanılıp kullanımadığı tereddütsüz olarak ortaya konulmalı, kadim mera olmadığının anlaşılması halinde Kadastro Kanunu’nun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı taraf lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Hal böyle olunca; Mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 02.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.