Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/9720 E. 2014/8156 K. 11.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9720
KARAR NO : 2014/8156
KARAR TARİHİ : 11.06.2014

MAHKEMESİ : KUMLUCA KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2012
NUMARASI : 2012/46-2012/109

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
3402 sayılı Yasa’nın 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında . ada . parsel sayılı 3.042,38 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz 2.356,86 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacı M.. S.., adına kayıtlı .ada .parsel sayılı 1.338,72 m2 yüzölçümündeki taşınmazın uygulama kadastrosu sırasında 1.101,8 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edildiğini, mevcut eksikliğin . ada . parsel sayılı taşınmazda kaldığını öne sürerek dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli . ada . parsel sayılı taşınmazın uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 20.06.2012 tarihli rapor ve eki haritada 78/A harfi ile gösterilen 18,43 metrekare yüzölçümündeki bölümünün davacıya ait .. ada . parsel sayılı taşınmaza eklenerek, ..ada ..parsel sayılı taşınmazın 1.120,23 metrekare ve .ada .parsel sayılı taşınmazın ise 2.338,43 metrekare olarak tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı M.. S.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tapu siciline kayıtlı taşınmazların kapsamlarını gösteren haritalar, mülkiyet hakkının bütünleyici parçası ve koruyucusudur. Ancak bu kabulün gerçekle örtüşebilmesi için, harita ve planların doğruluk derecelerinin yüksek, zeminle tam uyumlu ve her zaman uygulanabilir nitelikte olması zorunludur. Kadastro çalışmalarının amacı da tapu sicilinin gerektirdiği yüksek güvenirlikli haritaları oluşturmak suretiyle mülkiyet hakkını korumaktır. Ne var ki; günümüze kadar üretilen kadastral haritaların önemli bir kısmı, teknik açıdan sorunların çözümüne olanak vermediği gibi, veri kalitesi de parsel tabanlı bilgi sistemini oluşturacak, haritaların sayısallaştırılmasına imkan sağlayacak nitelikte değildir. Dönemlere göre farklı ölçek ve koordinat sistemlerinde, farklı türlerdeki altlıklarla çizilmiş ve farklı üretim yöntemleriyle oluşturulmuş kadastral haritalardaki farklılık; başka bir ifadeyle üretilen haritaların zemindeki gerçekliği tam olarak yansıtmaması, kadastromuzun en büyük sorunlarından biridir. 22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile getirilen 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesidir. Uygulama kadastrosunun amacı, mülkiyet ihtilaflarını canlandırmak ve çözmek değil; tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataların belirlenerek giderilmesi ve haritaların zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli hale getirilmesidir. Uygulama kadastrosu yapılırken, ilk kadastro sırasında da zeminde mevcut olduğu anlaşılan sabit noktalar ile aynı döneme ya da öncesine ait farklı amaçlarla üretilmiş harita ve benzeri verilerden yararlanılmakta, tesis kadastrosu haritaları ortofoto üzerine işlenmekte, haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden kaynaklandığının analizleri yapılıp sebepler tespit edilerek ada raporu düzenlenmekte ve bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılıp uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, doğru sonuca ulaşabilmek için, özü itibariyle uygulama faaliyetinin yukarıda açıklanan ilke ve yöntemlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesini zorunlu kılan davalardır. Bu nedenle, ihtilafın çözümü için nasıl bir araştırma yapılması gerektiği hususu önem taşımaktadır. Yukarıda yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, uygulama kadastrosu, önemli oranda bir mühendislik faaliyetidir. Hal böyle olunca mahkemece, öncelikle denetime veri teşkil edecek ortofoto, tesis kadastrosuna ait orijinal ölçü krokisi, ilk tesis kadastrosunun yapıldığı tarihlere en yakın hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları, tesis kadastrosu haritası, varsa bu haritalarda değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ile eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanılan diğer haritalar gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve harita mühendisi fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılmalı; keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan ilk tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, fen bilirkişisinden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler, hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları ve memleket haritaları ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Fen bilirkişi raporunda, ilk tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların yüzölçümleri ya da sınırları itibariyle zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlar bilimsel yöntemlerle açıklanmalı; raporda, “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılara yer verilmelidir. Ayrıca fen bilirkişisinden, birincisi “ada bazında”, ikincisi, “çekişmeli taşınmazlar ile komşularını daha büyük ölçekle kapsar bazda” ve üçüncüsü ise “çekişmeli taşınmazı daha yakın planda gösterecek bazda” “ortofoto üzerinde ilk tesis kadastrosuna ait harita ile uygulama haritasını” çakıştırır tarzda en az üç adet harita düzenlenmesi ve uygulama haritasında yanlışlık varsa, doğru sınırları göstermesi istenmelidir. Bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Somut olayda mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmamış, bilimsel verilerle desteklenmeyen ve denetime imkan vermeyen soyut içerikli, gerekçesiz ve yetersiz fen bilirkişi rapor ve haritasına itibar edilerek hüküm kurulmuştur. İlk tesis kadastrosu ölçü krokisinin incelenmesinde çekişmeli taşınmazlar üzerinde yapılar bulunmadığı, narenciye bahçesi olarak tespit edildikleri anlaşılmaktadır. Hükme asas alınan teknik raporda ölçü krokisi, ölçü çizelgesi ve hesap cetveli değerlendirilerek kadastro paftasının bunlara uygun olarak tersim edilip edilmediği değerlendirilmemiş, tersimat hatası var ise nedenleri ayrı ayrı denetime uygun şekilde gösterilmemiş, tersimat hatası yok ise ilk tesis kadastrosu sırasında ölçü hatası yapılıp yapılmadığı teknik bilgiler, eski tarihli hava ve uydu fotoğrafları esas alınarak belirlenmemiştir. Mahkemece, eksik inceleme ve araştırmaya, yetersiz fen bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulaması isabetsizdir. O halde, mahkemece yukarıda belirtilen ilkelere uygun şekilde dosya keşfe hazır hale getirildikten sonra yapılacak keşifte teknik bilirkişi aracılığı ile ölçü krokisi, ölçü çizelgesi ve hesap cetveli değerlendirilerek kadastro paftasının bunlara uygun olarak tersim edilip edilmediği değerlendirilmeli, tersimat hatası var ise nedenleri ayrı ayrı belirtilerek denetime uygun şekilde gösterilmeli, tersimat hatası yok ise ilk tesis kadastrosu sırasında ölçü hatası yapılıp yapılmadığı teknik bilgiler, eski tarihli hava ve uydu fotoğrafları kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle belirlenmeli bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm verilmiş olması isabetsizdir. Öte yandan; taraflar arasında daha önce görülen el atmanın önlenmesine ilişkin dosyada alınan fen bilirkişisi raporunda koordinat değerleri mevcut ise de söz konusu davanın çapa dayalı el atmanın önlenmesi davası olması ve söz konusu dava tarihindeki kesinleşmiş paftalar esas alınarak karar verilmiş olması karşısında, davacının dayandığı mahkeme kararın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesine göre yapılan teknik hataların düzeltilmesi işlemine karşı kesin hüküm teşkil etmesi mümkün değildir. Davacı M.. S.. vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.