Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/943 E. 2014/3890 K. 04.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/943
KARAR NO : 2014/3890
KARAR TARİHİ : 04.04.2014

MAHKEMESİ : HİLVAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/11/2013
NUMARASI : 2012/78-2013/131

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı, K.Köyü çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında taşlık olarak tespit harici bırakılan ve dava dilekçesine ekli krokilerde belirtilen 7.220,42, 46.697,34, 5.189,64, 8.282,94 ve 15.760,00 yüzölçümlü beş parça taşınmaz hakkında, kadastro sonrası imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır. Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuş ve ayrıca dava konusu taşınmazların Hazine adına tescilini talep etmiştir. Yargılama sırasında davaya müdahil olanlardan Casım ve H.. U.., kendilerinin de davacı ile birlikte taşınmazlarda hak sahibi olduklarını; diğer katılanlar ise, taşınmazların kendileri tarafından imar-ihya edildiğini ve köyün kullanımına ayrılan alanlar olduklarını belirterek, davanın reddi ile adlarına tescil taleplerinde bulunmuşlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “davacının davasının kısmen kabulüne, asli müdahillerin taleplerinin reddine” karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; Mahkemeler, adil yargılama yapmak zorundadır. Adil yargılanma hakkının garantileri arasında “aleni yargılama ilkesi” ve “hukuki dinlenilme hakkı” da yer almaktadır. Anılan prensiplerin amacı, yargılama sürecini ve kararın verilişini kamu denetimine açık tutmak suretiyle adaletin yerine getiriliş biçimini görünür kılmak, kamu eliyle karar verme sürecini denetleyerek kişinin adil yargılanma hakkını güvence altına almak ve adalete güveni korumaktır. Anılan prensipler, mahkemelerce duruşmada tefhim edilen hüküm sonucu ile gerekçeli kararın uyumlu olmasını zorunlu kılmaktadır. Bilindiği üzere; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesiyle “hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” 297. maddesiyle “hükmün kapsamı” 298. maddesiyle “hükmün yazılması” başlıkları altında öngörülen yasal düzenlemelerde; zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, tefhim tarihinden başlayarak bir ay içerisinde yazılması gereken gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça yer almaktadır. Başka bir ifadeyle; 10.04.1992 tarih 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Bileştirme Kararı ile 1086 sayılı HUMK’nın 388 ve 389. maddeleri ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı H.M.K.nın 298. maddesi hükümleri; gerekçeli kararın, tefhim edilen kısa karara uygun bulunmasını gerektirmektedir. Ne var ki, mahkemece, kısa kararda “bilirkişi raporu ve ekindeki krokide
(A-B-C-E-F-G) harfleri ile gösterilen toplam 69.345,17 (A=472,82 m2, B=169,75 m2, C=6895,44 m2, E=47536,67 m2, F=4509,90 m2, G=9760,59 m2) metrekare yüzölçümündeki tapulama harici arazinin, davacı M.. U.. adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine”, gerekçeli kararda ise, “bilirkişi raporu ve ekindeki krokide (C-E-G) harfleri ile gösterilen toplam 64.192,70 (C=6895,44 m2, E=47536,67 m2, G=9760,59 m2) metrekare yüzölçümündeki tapulama harici arazinin, davacı M.. U.. adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmıştır. Mahkemece, gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki yaratılması, adalete güven ilkesini zedelediği gibi, yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı prensibine, yasa hükümlerine ve Yargıtay içtihatlarına da aykırıdır. Öte yandan, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun uyarınca Şanlıurfa İlinin mülki sınırları Büyükşehir Belediye sınırı olarak belirlenmiş ve taşınmazın bulunduğu K.Köyü’nün Tüzel Kişiliği de son bulmuştur. Hal böyle olunca; Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Hilvan Belediye Başkanlığı davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırılmalı bundan sonra eski kararla bağlı kalınmadan oluşturulacak kısa kararla uyumlu olacak şekilde yeniden hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu hususun göz ardı edilmesi isabetsiz olup, davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 04.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.