Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/9302 E. 2014/13320 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9302
KARAR NO : 2014/13320
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2013
NUMARASI : 2012/802-2013/680

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sırasında A..D.. Adalı Mahallesi çalışma alanında bulunan 287 ada 10 parsel sayılı 133.43 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı, taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı binanın C.. A..’a ait olduğu şerhi yazılarak arsa vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı O.. A.., taşınmazın kendi fiili kullanımında bulunduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın beyanlar hanesinde davalı lehine verilmiş olan kullanıcı şerhinin iptali ile beyanlar hanesine taşınmazın davacının kullanımında olduğu şerhinin verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı C.. A.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazla ilgili olarak 2942 sayılı Kanun uyarınca yapılan kadastro çalışmaları 28.05.1993 ila 28.06.1993 tarihleri arasında ilan edilmiş olup, bu çalışma sırasında çekişmeli parselin C.. A.. kullanımında olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmalara karşı yasal süresi içerisinde çekişmeli taşınmazın kullanıcısı olmadığı iddiasıyla davacı Hazine tarafından, açılan davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm 1995 yılında kesinleşmiştir. Davacı O.. A.., 07.09.2012 tarihinde dava açarak çekişmeli taşınmazın kendi kullanımında olduğu iddiasında bulunmuştur. Hal böyle olunca; Mahkemece; 1995 yılında kesinleşen kadastro tutanağı esas alınarak, tescil tarihi ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık sürenin geçmiş bulunduğu göz önünde bulundurularak, davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.