YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9005
KARAR NO : 2014/6973
KARAR TARİHİ : 26.05.2014
MAHKEMESİ : ORTACA KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2012
NUMARASI : 2012/22-2012/23
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sırasında K.. Köyü çalışma alanında bulunan 259 ada 13 ve 260 ada 20 parsel sayılı 8.710,44 ve 1.307,43 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, kadastro tutanaklarının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldıkları ve Mustafa kızı Z.. K.. fiili kullanımında bulundukları şerhi yazılarak tarla vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı H.. D.., taşınmazların kendi fiili kullanımında bulunduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu 259 ada 13 ve 260 ada 20 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanağının beyanlar hanesinde yazılı olan taşınmazın Mustafa kızı Z.. K..’ın kullanımında olduğuna dair ibarenin çıkarılarak taşınmazın tarla vasfı ile Hazine adına kullanıcısı H.. D.. olarak tespitine, kadastro tutanağının bu şekilde tashihine karar verilmiş; hüküm, davalı Z.. K.. vekili, davalı R.. S.. ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 259 ada 13 ve aynı ada 20 sayılı parsele yönelik dava açmıştır. Yargılama sırasında davacı vekili 20 sayılı parselin ada numarası 260 ada olduğu halde yanlışlıkla “259 ada” olarak gösterildiğini belirtmiştir. Bu parsel de davalı Z.. K.. adına tespit edilip, dava askı ilan süresinde açıldığına ve maddi hataların her zaman düzeltilmesi mümkün bulunduğuna göre, mahkemenin de kabulünde olduğu şekilde davanın konusunun 259 ada 13 ve 260 ada 20 sayılı parseller olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki, 260 ada 20 sayılı parselin tutanak aslı getirtilerek dosyaya konulmadığı gibi, kadastro tespitinde taşınmazların fiilen Z.. K..’ın zilyetliğinde bulunduğu şerhi verilmiş olup Mahkemece aksi sonuca varıldığı halde tespit bilirkişileri dinlenmemiş; keşifte dinlenilen tek bir yerel bilirkişinin yetersiz beyanına itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Doğru sonuca varılabilmesi için; taşınmazlar başında 3 kişilik yerel bilirkişi, taraf tanıkları, tespit bilirkişileri, üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu ve fen bilirkişi katılımı ile keşif yapılmalı, yerel bilirkişiler ve tanıklardan taşınmazların hangi bölümlerinin hangi şekilde, ne zamandan beri ve kimin tarafından kullanıldığı sorulup saptanmalı, ziraat bilirkişi kurulundan taşınmazların niteliği, hangi bölümlerinin ne şekilde kullanıldıkları hususunda ayrıntılı rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır. Bu hususların göz ardı edilmesi isabetsiz olduğu gibi, öte yandan, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen R.. S.. davaya konu taşınmazların tespit maliki olmadığından hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine ve davanın konusu olmayan 259 ada 20 sayılı parselin tutanak aslının da kesinleştirme işlemi yapılmak üzere Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinin göz ardı edilmesi; kabule göre de, davaya konu parseller yönünden taşınmazların Hazine adına tesciline karar verilerek beyanlar hanesinde kullanıcıların adları gösterilmek suretiyle sicil oluşturulması gerekirken, “taşınmazların tarla vasfıyla Hazine adına kullanıcısı davacı H.. D.. olarak tespitine” şeklinde karar verilerek Hazine adına açık tescil hükmü kurulmaması da isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde davalılar Z.. K.. ve R.. S..’a iadesine, 26.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.