YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8948
KARAR NO : 2014/11965
KARAR TARİHİ : 30.10.2014
MAHKEMESİ : BEYŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2014
NUMARASI : 2010/477-2014/51
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda …. Belediyesi, ..ve … Mahalleleri çalışma alanında bulunan dava ve temyize konu 262 ada 135 ve 147, 283 ada 83 ve 114, 292 ada 35, 295 ada 94 ve 296 ada 1 parsel sayılı 154.17, 380.79, 477.32, 1.785.74, 1.813.61, 5.866.44 ve 4.155.39 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, 1. derece doğal sit alanı içinde kaldığı belirtilerek davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı S.. A.., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ve adına tescili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların davacının babasından intikal ettiği, fiili taksim sonucu davacıya isabet ettiği, davacı lehine edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen dosya kapsamına, usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmamaktadır. Davacı vekili dilekçede, dava konusu taşınmazların müvekkiline ait olduğunu ve 60-70 yıldır da müvekkili tarafından kullanıldığını ileri sürerek taşınmazların müvekkili adına tescilini istemiştir. Taşınmazlar başında yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklar ise taşınmazların davacının babasına ait olduğunu, babasının ölümünden sonra paylaşım yapıldığını bilmediklerini, diğer kardeşlerinin şehir dışında yaşaması nedeni ile taşınmazları davacının kullandığını beyan etmişlerdir. Mahkemece açıklanan bu beyanlar göz önünde bulundurulmak sureti ile çekişmeli taşınmazların davacıya intikal şekli açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu durum, dava koşulu bakımından önem arz etmektedir. Davalı Hazine tereke karşısında 3. kişi durumundadır. Bu haliyle davacının tek başına 3. kişi durumunda olan davalıya karşı dava açma sıfatı ve yetkisi bulunmamaktadır. Kural olarak; TMK’nın 640/2 ve 702/2. maddelerine göre; miras bırakan Mehmet Akkuş’un ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Murisin terekesi üzerinde mirasçıların TMK’nın 701 ve 702. maddelerine göre belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK’nın 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Dava da bir tasarrufi işlem olduğundan tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişi durumunda bulunan davalı Hazineye karşı dava açmaları zorunludur. Davacı, dava konusu taşınmazların adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Şayet dava konusu taşınmazlar, satış, bağış ya da murisin ölümünden sonra yapılan paylaşım ile davacıya kalmış ise, davanın şimdi olduğu bu haliyle yürütülmesi, dava konusu yer açıklanan yollarla davacıya kalmamış ve terekeye dahil bir taşınmaz ise, davacının üçüncü kişiye karşı tek başına dava açamayacağı düşünülerek davanın dava koşulundan reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu usuli eksiklik yerine getirilmeden yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 30.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.