YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/88
KARAR NO : 2014/1100
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
MAHKEMESİ : KANDIRA KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2013
NUMARASI : 2007/153-2013/139
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında N.. Köyü çalışma alanında bulunan 105 ada 17, 19 ve 35 parsel ve 107 ada 60 parsel sayılı 260.15, 2148.78, 1092.68 ve 661.07 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Ş.. A.. adına tespit edilmiştir. Davacı İ.. A.., miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kesin sürede keşif gider avansının yatırılmaması nedeniyle davanın reddine ve çekişmeli taşınmazların tespit gibi tescillerine karar verilmiş; hüküm, davacı İ.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, keşif masrafına ilişkin olarak takdir edilen gider avansının iki haftalık kesin süre içerisinde yatırılması için davacı tarafa süre verildiği ve gerekli ihtar yapıldığı halde verilen süre içerisinde gider avansının yatırılmaması nedeniyle davacının delilinden vazgeçmiş sayıldığı ve mevcut delil durumuna göre de davanın ispat edilemediği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 36. maddesinin davacı aleyhine uygulanabilmesi için ispat külfetinin kendisine düşmesi gerekir. Davacı taraf, çekişmeli taşınmazların, tarafların müşterek murisleri İ.. A..’dan intikal ettiğini ileri sürerek miras payı oranında adına tescil istemiyle dava açmıştır. Davalı taraf ise, davacı tarafın iddia ettiği gibi, taşınmazların öncesinin müşterek murisleri İbrahim’e ait olduğunu kabul etmekle birlikte; davacı tarafın miras payının, kendisine satıldığını, bir başka beyanında da diğer tüm kardeşlerinin, anne ve babalarına bakma karşılığında taşınmazları kendisine bıraktıklarını iddia etmiştir. Başka bir deyişle, davacı tarafın da iddia ettiği şekilde taşınmazların müşterek murisleri İbrahim’den kaldığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, 1976 yılında ölümünden sonra muris İbrahim terekesinin geçerli bir şekilde taksim edilip edilmediği, taksim yapılmış ise taşınmazın kime düştüğü ve kimin kullanımında olduğu, mirasçılar arası satın alma ya da bağışlama olup olmadığı yönlerinde toplanmaktadır. Taksime, satışa ya da bağışlamaya ilişkin ihtilaflarda ispat yükü, kural olarak, bu olguları iddia eden tarafa aittir. Somut olayda, İbrahim terekesinin taksim edilip edilmediği, pay satışı veya bağışı suretiyle taşınmazların kendisine ait olup olmadığı hususlarının da davalı Ş.. A.. tarafından ispat edilmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca, ispat yükü kendisine düşmeyen davacı tarafa, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca keşif giderine ilişkin olarak yapılan ihtar usulsüzdür. O halde mahkemece, davalı taraftan iddiasına ilişkin delilleri de sorulmalı, bundan sonra davalı tarafça masrafı karşılandığı takdirde keşif yapılıp, toplanmış ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, bu hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı İ.. A..’ın temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz karar harcının talep halinde ilgilisine iadesine, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.