YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8634
KARAR NO : 2014/6773
KARAR TARİHİ : 22.05.2014
MAHKEMESİ : YOZGAT KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/06/2013
NUMARASI : 2012/4-2013/7
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Uygulama kadastrosu sırasında Ç.. Köyü çalışma alanında bulunan ve tapuda H.. H.. adına kayıtlı bulunan eski 212 parsel sayılı 99.300,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 121 ada 19 parsel numarasıyla ve 95.645,40 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacı H.. H.. uygulama kadastrosu sırasında mülkiyeti H.. H..ye ait olan eski 212, yeni 121 ada 19 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksildiği ve eksikliğin davalılara ait 121 ada 20, 21, 28, 46 ve 48 parsel sayılı taşınmazlardan kaynaklandığı iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli 121 ada 20, 21, 28, 46 ve 48 parsel sayılı taşınmazların uygulama tespiti gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı H.. H.. temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesidir. Uygulama kadastrosunun amacı, mülkiyet ihtilaflarını canlandırmak ve çözmek değil; tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataları belirleyerek gidermek ve kadastro paftalarını zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli hale getirmektir. Uygulama kadastrosu yapılırken, ilk kadastro sırasında da zeminde mevcut olduğu anlaşılan sabit noktalar ile aynı döneme ya da öncesine ait farklı amaçlarla üretilmiş harita ve benzeri verilerden yararlanılmakta, tesis kadastrosu haritaları ortofoto üzerine işlenmekte, düzenlenecek ada raporunda, haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden kaynaklandığı gösterilerek, varsa hataların nasıl giderildiği açıklanmakta ve bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılıp, her bir parsel hakkında uygulama tutanağı düzenlenerek uygulama kadastrosu paftları üretilmektedir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, özü itibariyle uygulama faaliyetinin yukarıda açıklanan ilke ve yöntemlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesini zorunlu kılan davalardır. Yöntemine uygun yapılmayan uygulama kadastrosu, mülkiyete ilişkin kazanılmış hakların ihlali sonucunu doğurur. Bu nedenle, uygulama kadastrosundan kaynaklanan ihtilafın çözümü için nasıl bir araştırma yapılması gerektiği hususu önem taşımaktadır. Yukarıda yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, uygulama kadastrosu, önemli oranda bir mühendislik faaliyetidir. Bu nedenlerle doğru sonuca ulaşabilmek için mahkemece, dava konusu taşınmazlara ait uygulama kadastrosu tutanaklarının asılları, komşu taşınmazlara ait uygulama kadastrosu tutanaklarının örnekleri, çekişmeli taşınmazların ilk tesis kadastrosuna ait kadastro tutanakları, kadastro sonucu oluşan tapu kaydı ile tüm tedavülleri, ilk tesis kadastrosuna ait ölçü krokisi ve hesap çizelgesi, denetime veri teşkil edecek ortofoto, ilk tesis kadastrosunun yapıldığı tarihlere en yakın tarihlerde çekilmiş hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları, tesis kadastrosu paftası, varsa kadastrodan sonra tapuda yapılan ifrazlara ilişkin ifraz haritaları ile kadastrodan sonra sınırlarda değişiklik yapan mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı belirlenen diğer haritalar gibi bilgi ve belgeler toplanmalı ve bu şekilde dosya keşfe hazır hale getirilmelidir. Bundan sonra mahallinde, harita ya da jeodezi mühendisi fen bilirkişi, yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarının katılımı ile keşif yapılmalı; keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan ilk tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, fen bilirkişisinden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler, ortofoto, hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları ve memleket haritaları ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Alınacak fen bilirkişi raporunda, ilk tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların yüzölçümleri ya da sınırları itibariyle zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlar bilimsel yöntemlerle ve denetime elverişli olacak şekilde açıklanmalı; raporda, “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılara yer verilmelidir. Ayrıca fen bilirkişisinden, çekişmeli taşınmazı, içinde bulunduğu adanın tamamı içindeki konumu ile, ayrıca sadece komşu parselleri ile birlikte konumunu gösterecek şekilde ilk tesis ve uygulama kadastrosu paftalarını, hava fotoğrafı, uydu fotoğrafı ve ortofoto üzerinde çakıştıran denetime elverişli harita düzenlenmesi ve uygulama haritasında yanlışlık varsa, doğru sınırları göstermesi istenmelidir. Bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olayda, davacı H.. H.. maliki bulunduğu eski 212 yeni 121 ada 19 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksildiği iddiasıyla 121 ada 20, 21, 28, 46 ve 48 parsel sayılı taşınmazların maliklerine karşı dava açtığı halde, çekişme konusu bu taşınmazların kadastro tespit tutanakları getirtilerek davalı hale getirtilmediği gibi çekişmeli 121 ada 19 parsel sayılı taşınmazın ilk tesis kadastrosu sırasında belirlenen yüzölçümü 99.300,00 metrekare iken uygulama kadastrosu sonucu yüzölçümü 95.645,40 metrekare olarak belirlenmiş olup; alınan bilirkişi raporu, çekişme konusu taşınmazların tesis kadastrosu paftasıyla uygulama kadastrosu paftaları arasında farklar olduğunu bildirdiği halde bu farkların neden kaynaklandığı ve yüzölçüm farkının sebepleri hususunda yeterli araştınma yapılmamış; bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmamıştır. Bilimsel verilerle desteklenmeyen ve denetime imkan vermeyen soyut içerikli, gerekçesiz ve yetersiz fen bilirkişi rapor ve haritasına itibar edilerek hüküm kurulamaz. O halde mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle 121 ada 20, 21, 28, 46 ve 48 parsel sayılı taşınmazların uygulama kadastrosu tespit tutanakları getirtilip davalı hale getirilmeli, başka bir dosyada dava konusu iseler bu dosyalar birleştirilmeli, bundan sonra dosya yukarıda açıklanan şekilde keşfe hazır hale getirilmeli ve mahallinde yöntemine uygun bir keşif yapılarak, uzman fen bilirkişiden yukarıda açıklanan yönteme uygun harita ve rapor düzenlemesi istenmeli, tesis kadastrosu paftası ile uygulama kadastrosu paftası arasındaki uyumsuzluğun nedenleri açıklanarak, uygulama kadastrosu ile bunun nasıl düzeltildiği hususları ayrıntılı ve gerekçeli olarak açıklattırılmalı, uygulama kadastrosunda mülkiyet ihtilafları söz konusu olmayacağı, sadece taşınmazın geometrik şekline ve yüzölçümüne ilişkin karar verilebileceği, kişiler adına tescil hükmü kurulamayacağı hususu dikkate alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Kabule göre de; dava konusu yapılarak tutanağı kesinleşmeyen 121 ada 19 parsel sayılı taşınmaz hakkında sicil oluşturacak şekilde tescil hükmü kurulmadığı gibi, kadastro tespit tutanakları getirilmediği halde 121 ada 20, 21, 28, 46 ve 48 parsel sayılı taşınmazlar hakkında kişiler adına tescil hükmü kurulması da ayrıca isabetsiz olup, davacı H.. H.. temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.05.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.