Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/8200 E. 2014/5772 K. 09.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8200
KARAR NO : 2014/5772
KARAR TARİHİ : 09.05.2014

MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/06/2011
NUMARASI : 2008/254-2011/418

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı Hazine vekili; K..Köyü 1221 (249) nolu kök kadastro parselinin, davalı Seyhan Belediyesinin 37 nolu düzenleme bölgesinde yaptığı imar uygulaması kapsamında kaldığını ve daha sonra da davalı Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından imar düzenlemesine tabi tutularak çok sayıda imar parselinin oluşturulduğunu; anılan imar uygulamalarından önce Hazine adına kayıtlı 1221 sayılı kök parselin kadastro sınırları içerisine de şuyulandırmalar sonucunda K.. Köyü 5592 ada 8 ve 9 sayılı imar parsellerinin meydana getirildiğini, ancak gerek Seyhan Belediyesince yapılan 37 nolu imar düzenlemesinin ve gerekse aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesince yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiklerini ve böylece oluşturulan imar parsellerinin tapu kayıtlarının yolsuz tescil statüsüne düştüğünü ileri sürerek; 5592 ada 8 ve 9 sayılı imar parsellerinin 1221 sayılı kök parsele isabet eden 2461 metrekarelik kısmının tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tescili ile tapu kayıtlarının eski hale iadesinin sağlanması, olmadığı takdirde tazminat istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “davacı Hazinenin S.. B.. aleyhine açtığı davanın yasal zorunluluk nedeniyle taraf sıfatı kalmayan S.. B.. hakkında karar verilmesine yer olmadığına; davacı Hazinenin diğer davalılar yönünden davasının kabulü ile Adana İli Çukurova İlçesi K.. Köyü 1221 (249) kök parselde bilirkişilerin 19.11.2009 tarihli raporlarında belirtilen 2461 m2 nin imar öncesi kadastral hak durumuna dönülerek Kabasakal Köyü 1221 (249) parsel sayılı kadastro parselin ihyasına; dava terditli olarak açılmış olup tazminat talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili ile davalı A.. B.. vekili ve dahili davalı Ç.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir. Hemen belirtilmelidir ki; davada taraf teşkilinin sağlandığından söylenemez. Zira dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ edilen davalılar bakımından yeterli adres araştırmaları yapılmamış olup; noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen nüfus kayıtlarından, çoğunun yerleşim yeri adreslerinin kayıtlarda yer aldığı görülmüştür. Yine ilanen tebliğ yapılan davalılardan R.. Y.., A.. B.., Ü.. A.. ve A.. Ö..’a çıkarılan dava dilekçesini içerir ve duruşma gününü bildirir tebligatların “ölü” oldukları belirtilerek iade olduğu; davalılardan H.. Ö.., M.. Ö.., Naile Öcal, Selma Öcal bakımından ise; aynı isimden köyde birden fazla kişi bulunduğunun Köy Muhtarlığı tarafından bildirildiği ve Tapu Müdürlüğü tarafından da davalılar Z.. Y.., O.. Ö.., A.. B.., A.. Ö.. ve Ş.. Ç..’in adresleri bildirildiği halde, anılan hususlar gözetilmeksizin adı geçen davalılara ilanen tebliğ yoluna gidilmiştir. Öte yandan; Dairemizin geri çevirme kararı üzerine getirtilen aile nüfus kayıt tablolarına göre, davalılardan Ü.. A.., A.. B.., R.. Y.. ve A.. Ö..’ın dava tarihinden önce ölmüş oldukları ve mirasçılarının bulunduğu, bunlardan Ayişe mirasçılarının davada taraf olarak yer aldıkları anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, taraf teşkili dava koşullarından olup, bu koşul sağlanmadan davanın esasına girilerek sonuçlandırılması usulen mümkün değildir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasanın 27. maddesi (HUMK’nun 73. maddesi) uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve devamı maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür. Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asildir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili, Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Kural olarak “tebligat” tebligat yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı Yasa’nın 3. maddesiyle eklenen 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10/2 maddesinde “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” aynı yasanın 5. maddesiyle eklenen Tebligat Kanununun 21/2 maddesinde ‘”gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” muhataba tebligat yapılamamışsa, tebliğ memuru bulabileceği adresleri araştırır, bulamazsa durumu muhtara onaylatmak suretiyle saptar, tebliği çıkaran kuruluşa bildirir. İlgili kuruluş kişinin adresini resmi veya özel kurum ve dairelerden gerekli gördüklerinden araştırır. Buna rağmen, adres tespit edilemezse adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verilebilir. (Teb.K 28. md ) özetlenen ilkeler, yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir. O halde, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez, esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda; ilanen tebliğ yapılan davalıların (veya mirasçılarının) eldeki davada savunma haklarını kullanamadıkları ortadadır. Öte yandan; dava tarihinden önce ölen davalılar bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 124. maddesinin gözetilmesi gerekeceği de açıktır. Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler dikkate alınmak suretiyle taraf teşkilinin usulüne uygun olarak sağlanması, ondan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de; dosya içeriği ve toplanan delillerden; ihyası talep edilen taşınmazın tescil bildiriminde (beyannamesinde) Hazine adına sicil oluşturulması öngörüldüğü halde, Seyhan Belediyesi adına tescil edildiği ve Seyhan Belediyesi tarafından başka birçok parselle birlikte 37 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, bu imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiği ve bilahare aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan ikinci imar düzenlemesinin de idari yargı yerinde iptal edilerek, idari yargı kararlarının kesinleştiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dahil edildiği anlaşılmakta olup; Seyhan Belediyesi adına oluşan sicil kaydının TMK’nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil niteliğinde olduğu ve iptali gerektiği açıktır. Öte yandan; sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemlerin idari yargı yerinde iptal edilip, kararların kesinleşmesiyle imar parsellerinin sicil kayıtlarının dayanıksız hale geldiği ve yolsuz tescil durumuna düştükleri tartışmasızdır. Ne var ki; çekişmeli imar parsellerinin 1221 sayılı ihdas parseli sınırları içerisinde kalan kısımları açıkça belirtilmek suretiyle bu bölümlerin tapu kaylarının iptali ile kadastral parselin ihyası ve ihya edilen ihdas parselinin Hazine adına tesciline hükmedilmesi gerekirken, iptal ve tescil yönünde hüküm kurulmayıp infaza elverişli olmayacak biçimde ihya hükmü ile yetinilmiş olması doğru olmadığı gibi, taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir. Temyiz itirazları bu nedenle yerinde bulunduğundan kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 09.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.