YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7876
KARAR NO : 2014/11330
KARAR TARİHİ : 15.10.2014
MAHKEMESİ : ŞEBİNKARAHİSAR KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2013
NUMARASI : 2008/495-2013/52
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında …..Köyü çalışma alanında bulunan 172 ada 8 parsel sayılı 13.125,11 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, uzun zamandır kullanılmadığı gerekçesiyle ham toprak vasfıyla davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı H.. D.., tapu kaydına, miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın muris K.. D… adına tespit ve tescil edilen 10 parsel sayılı taşınmazla bir bütün olarak tasarruf edildiğini belirterek, bu taşınmazla birleştirilmek suretiyle mirasçılar adına tescil edilmesi istemiyle dava açmıştır. Yargılama sırasında M.. D.., aynı nedenlerle davacı yanında davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 172 ada 10 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline; 172 ada 8 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile hükme esas alınan fen bilirkişinin rapor ve haritasında (A) harfiyle gösterilen 6.629,41 metrekare yüzölçümündeki bölümün ifraz edilerek miras payları oranında K.. D… mirasçıları adına, geriye kalan bölümünün ise tespit gibi Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalı Hazine temsilcisinin çekişmeli 172 ada 10 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Davalı Hazine, bu taşınmazın tespit maliki olmadığı gibi; Hazine tarafından bu taşınmaz hakkında açılmış bir dava da bulunmamaktadır. Kararda, davalı Hazine aleyhine hukuksal bir durum da yaratılmadığı gözetildiğinde, davalı Hazine temsilcisinin 172 ada 10 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
2- Davalı Hazine temsilcisinin çekişmeli 172 ada 8 parsel sayılı taşınmazın hükme esas alınan fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfiyle gösterilen bölümüne yönelik temyiz istemine gelince; Mahkemece, temyize konu taşınmaz bölümünün davacı tarafın dayandığı 27.10.1943 tarih ve 121 sıra numaralı 1838 metrekare yüzölçümlü değişebilir sınırlı tapu kaydı kapsamında kaldığı ve bu kaydın miktar fazlası yönünden davacı taraf lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir. Davacı tarafın dayandığı 27.10.1943 tarih ve 121 sıra numaralı tapu kaydının (Kazantaş) mevkii ile taşınmazın bulunduğu (Beygölü) mevkii farklı olduğu gibi; kaydın hudutlarında okunan “tump, bayır ve taşlık” sınırları her yerde bulunabilen sınırlardan olup, kaydın güneyinde okunan “Erzurum Yolu” da tek başına dayanılan tapu kaydının çekişmeli taşınmaz bölümüne ait olduğunu göstermez. Nitekim, davacı tarafın miras bırakanı adına tespit gören 172 ada 10 parsel sayılı taşınmaz da “Erzurum Yolu”na bitişiktir. Öte yandan, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, temyize konu taşınmaz bölümünün öncesinin davacıların murislerinin tasarrufunda olduğunu, ancak 40-50 senedir kullanılmadığını belirtmişler; 9.1.2013 tarihli uzman ziraat bilirkişi raporunda da çekişmeli bölümün kadim tarım yapılan tarla niteliğinde olduğu ancak 20-25 yıl önce terk edildiğinden ham toprak niteliğine dönüştüğü belirlenmiş ve bu görüşü destekler şekilde taşınmaza ait fotoğraflar rapora eklenmiştir. Hal böyle olunca, arada sıra taşınmaz başına gelip, taşınmazı dolaşıp himaye etmek taşınmaz bölümü üzerinde ekonomik amaca uygun iktisaba elverişli zilyetlik teşkil edemeyeceğinden teknik ve bilimsel rapora aykırı yerel bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilmesi yerinde değildir. Başka bir ifadeyle, çekişmeli taşınmaz bölümünün davacı tarafın tutunduğu tapu kaydı kapsamında kaldığı kanıtlanamadığı gibi; bu bölümün, mevcut durumu ile tarım arazisi niteliğinde olmadığı da anlaşıldığına göre zilyetliği sonradan devralan davacı tarafın eklemeli zilyetliğine de değer verilemeyecektir. Hal böyle olunca, açıklanan hukuki olgu karşısında, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsiz olup, davalı Hazine temsilcisinin 172 ada 8 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 15.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.