Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/7183 E. 2014/5426 K. 05.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7183
KARAR NO : 2014/5426
KARAR TARİHİ : 05.05.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2013
NUMARASI : 2013/101-2013/66

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sonucunda 332 ada 9 parsel sayılı 568,65 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı şerhi verilerek bahçe niteliği ile davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı İ.. T.., taşınmazın kendi kullanımında olduğunu öne sürerek dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacı İ.. T..’un açmış olduğu davada, zilyetlik şerhi itirazının askı ilan süresinde Kadastro Mahkemesinden istenmesi gerektiği ve genel yetkili mahkemede zilyetlik şerhi itirazı yapılamayacağı kabul edilmek sureti ile davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Yörede 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince yapılan kadastro sırasında çekişmeli taşınmaz, beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve kullanıcısının belirlenemediği gerekçesiyle kullanıcı şerhi verilmeksizin bahçe niteliği ile Hazine adına tespit edilmiş ve tespit 07.10.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı tarafça zilyetlik şerhinin iptali istemi ile 19.02.2013 tarihinde dava açılmıştır. 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesi uyarınca, kesinleşen kadastro tespitlerine karşı, kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak 10 yıl içinde genel mahkemelerde dava açılması mümkündür. 5831 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen Ek-4. madde içeriğinde bu hükmü bertaraf edici ve dava açma hakkını sınırlayan herhangi bir hüküm de bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda inceleme yapıp sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeyle davanın usulden reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 05.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.