Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/6917 E. 2014/6573 K. 21.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6917
KARAR NO : 2014/6573
KARAR TARİHİ : 21.05.2014

MAHKEMESİ : ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2012
NUMARASI : 2011/188-2012/13

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi kapsamında Hazine adına kayıtlı bulunan 820 parsel sayılı 678 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın, satın alma yoluyla fiili kullanıcısı olduğunu belirterek, tapu kaydındaki davalılar M.. Y.. ve arkadaşları lehine konulmuş olan fiili kullanıcı şerhinin iptali ve lehine fiili kullanıcı şerhi verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacının, satın alma iddiasına dayanarak lehine şerh verilmesini talep ettiği ancak, zilyetlik şerhinin ayni hak olmaması nedeniyle alınıp satılamayacağı, zilyetlik şerhine yönelik davaların ancak 3402 sayılı Yasa’nın 11. maddesinde uyarınca askı ilan süresi içinde açılabileceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemenin kabulü dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun değildir.
Dava konusu taşınmaz, 437 parselden ifrazen oluşmuştur. B.. Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 437 parsel sayılı taşınmaz 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olması nedeniyle 19.07.1983 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edilmiş ve tapu kaydının beyanlar hanesine “üzerindeki betonarme ev ile narenciye ağaçlarının S.. Y..’a ait olduğu ve taşınmazın bu kişinin zilyetliğinde olduğu” şerhi verilmiştir. 2001 yılında yapılan ifraz işlemleri sırasında taşınmazın bir kısmının yol olarak terkininden sonra taşınmaz 819 ila 830 parsellere ifraz olunmuş ve beyanlar hanesindeki şerh aynen korunmuş; daha sonra, S.. Y..’ın 1985 yılında ölmesi nedeniyle şerh, mirasçıları olan M.. Y.. ve müşterekleri adına yenilenmiştir. 23.10.2009 tarihinde 3402 sayılı Yasanın Ek-4. maddesi uyarınca yapılan güncelleme çalışmaları sırasında, R.. A.. tarafından satın alma iddiasında bulunulmuş ise de tüm mirasçıların satışa katıldığı belirlenemediği belirtilerek şerh aynen muhafaza edilmiş ancak tapu kaydına, “taşınmaz üzerinde bulunan evin R.. A..’e ait olduğu” şerhi ilave edilmiştir.
Davacı, başlangıçta 437 parsele dahil olan taşınmazın 08.11.1997 tarihinde İ.. A.. tarafından mirasçılardan M.. Y..’dan satın alındığını, kendisinin de sonradan yapılan ifraz üzerine 820 parsel numarasını alan bu taşınmazı 06.10.2009 tarihinde İ.. A.. satın aldığını iddia ederek dava açmıştır. Kadastro sonucu, 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılıp Hazine adına tescil edilip kullanıcı tespiti yapılan taşınmazlardaki zilyetlik haklarının devir alındığından bahisle tapuda devir işlemlerinin yapılabilmesi mahkemelerden talep edilemez ise de 3402 sayılı Yasanın Ek-4. maddesi uyarınca yapılacak güncelleme çalışmaları sırasında ileri sürülebilir. Nitekim, TKGM’nce çıkarılan 2009/15, 2011/2 ve 2012/5 sayılı genelgelerde de bu hususlar açıkça düzenlenmiştir. Davacı, taşınmazı güncelleme çalışmasından önce satın aldığını iddia ettiğine göre dava, 1983 yılında tapuya tescil edilen kadastro çalışmasına yönelik olmayıp 3402 sayılı Yasanın Ek-4/4. maddesi uyarınca yapılan güncelleme çalışmasına yöneliktir. Hal böyle olunca, mahkemece, davacının iddiasının esastan incelenmesi gerekirken, dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Güncelleme çalışmaları sırasında, daha önce yapılan kadastro çalışmaları sırasında kullanıcı şerhi verilen taşınmazlarda kullanıcının değiştirilebilmesi için, adına zilyetlik şerhi verilmesini talep eden kişinin, taşınmazdaki zilyetlik haklarını, tapu kaydının beyanlar hanesinde yazılı kişilerden devraldığını kanıtlaması zorunlu bulunmaktadır. Yukarıda sözü edilen genelgelerde, ispat için bir kısım belgelerden söz edilmiş ise de bunlar ispat şartı değildir. Davacının, devir alma iddiasını her türlü delille kanıtlaması mümkündür. Somut olayda; davacı, mirasçılardan Maksut’dan satın alma iddiasına dayanmaktadır. Ne var ki, tapu kaydının beyanlar hanesinde adı geçen tek kullanıcı Maksut olmayıp, tüm Selahattin mirasçılarının ismi yazılı bulunmaktadır. Mirasçılar arasında elbirliği mülkiyeti geçerli olup, mirasçılar arasında taksim yapılmadığı sürece bir mirasçının tek başına üçüncü kişiye satış yapması hukuken geçersizdir. O halde taraflar arasındaki ihtilaf, Selahattin mirasçıları arasında taksim yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise taksimen taşınmazın Maksut’a isabet edip etmediği ya da Maksut tarafından yapılan satışa diğer mirasçıların muvafakat edip etmedikleri noktasında toplanmaktadır. O halde mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için işin esasına girilerek davacıya mirasçılar arasında taşınmazın taksim edilerek Maksut’a isabet ettiği ya da Maksut tarafından yapılan satışa diğer mirasçıların muvafakat ettiği hususlarını kanıtlama olanağı tanınmalı, taraflardan bu konudaki delillerini bildirmeleri istenmeli, bildirilecek tüm deliller toplanmalı ve sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmelidir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 21.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.