YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6887
KARAR NO : 2014/6760
KARAR TARİHİ : 22.05.2014
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2014
NUMARASI : 2013/41-2014/93
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı Hazine, K.. Köyü çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olduğu iddiasına dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 1975 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz bölümünün 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesinden kaynaklanan tescil isteğine ilişkindir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi, özel mülk niteliği taşıyan yada tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olup ilerde bu niteliği kazanabilecek taşınmazlar ile ekonomik yarar sağlanabilecek taşınmazların Hazine adına tescilini olanaklı kılmıştır. Belirtilen yasa hükmü karşısında Hazine adına tescil isteklerinde Türk Medeni Kanununun 713 ve 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin uygulama yeri yoktur. Hal böyle olunca; taşınmaz üzerinde imar ihya faaliyetlerinin tamamlanmamış olmasının taşınmazın ekonomik yarar sağlaması yada tarım alanına dönüştürülmesine engel teşkil etmeyeceği kuşkusuzdur. Diğer taraftan şahıslarca çekişme konusu taşınmaz hakkında imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı açılan dava sonucu mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki şartların oluşmaması nedeniyle davanın reddine dair verilen karar önceki dava ile eldeki davanın hukuki sebeplerinin farklı olması nedeniyle kesin hüküm teşkil etmez. Somut olaya gelince, çekişme konusu taşınmazın 1975 yılında tescil harici bırakıldığı ancak S.. K.. tarafından imar ve ihyasının tamamlanarak tarım arazisi haline getirildiği iddiasıyla tescil talebinde bulunulduğu, Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.12.2011 tarih ve 2010/37-2011/1127 sayılı ilamıyla imar-ihya faaliyetlerinin tamamlanmadığı gerekçesiyle davanın reddedilip Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan keşif sonucu ziraat, orman ve jeoloji bilirkişilerinden oluşan heyet raporuna göre, taşınmaz üzerinde imar-ihya faaliyetlerinin başladığı ancak tamamlanmadığı, taşınmazın V. sınıf arazi olduğu anlaşıldığına ve şahıslar tarafından önceden tescil istemiyle dava açıldığına göre çekişme konusu taşınmaz bölümünün ekonomik yarar sağlanması mümkün bulunan yerlerden olduğunun kabulüyle davacı Hazine adına tesciline karar vermek gerekirken, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 18. maddelerindeki düzenlemeler karıştırılarak çekişme konusu taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil etmeyecek nitelikte yerlerden olduğu ve taraflar arasında önceden görülüp kesinleşen hüküm bulunduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Ayrıca hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan köylerin tüzel kişiliği sona ermiş olmakla Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile aynı Yasa’nın geçici 1. maddesinin 13. fıkrası uyarınca taşınmazın bulunduğu İlçe Belediyesine de husumet yöneltilmesi zorunlu olup, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 22.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.