Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/6729 E. 2014/8262 K. 13.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6729
KARAR NO : 2014/8262
KARAR TARİHİ : 13.06.2014

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu… Köyü çalışma alanında bulunan 1055 parsel sayılı 648 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı … adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı …, miras yoluyla gelen hakka dayanarak tapu iptal ve tescil ayrıca davalı … adına tescil edilen … plaka sayılı traktörün kendi adına tesciline mümkün olmadığı takdirde 20.000 TL tazminat istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile 9.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, çekişmeli 1055 parsel yönünden açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere ve kadastro tespitinin kesinleştiği 1984 tarihi ile dava tarihi olan 2013 tarihleri arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunduğuna göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile 1055 parsel yönünden usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
2- Davacı vekili ile davalıların temyiz itirazlarına gelince; davacı kendisine ait eski traktörün davalılar tarafından satılmasıyla elde edilen gelir ve davalı …’e yurtdışından gönderdiği 5.000 Avro ile … plaka sayılı traktörün alındığını, bu nedenle traktörün 1/2 hissesinin adına tescilini, mahkemece talebi kabul edilmediği takdirde 20.000 TL bedelin davalılardan tahsilini istemiştir. Davalılar, eski traktör ile 5.000 Avronun davacı tarafından bağışlandığı iddiasına dayanmışlardır. Mahkemece, davalı …’in davaya cevap vermediği, ön inceleme aşamasında delil bildirmediği ve ön inceleme duruşması sonunda 6100 sayılı HMK’nın 140/5. maddesi uyarınca verilen iki haftalık kesin süre içinde de delil göstermediği gerekçesiyle, daha sonra yaptığı tanık dinletme talebi kabul edilmemiş ve davalının gösterdiği tanık dinlenmeksizin esas hakkında hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 129. maddesi, cevap dilekçesinde nelerin bulunması gerektiğini açıklamış olup bunlar arasında “savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği” hususu da yer almaktadır. Ancak, anılan Yasa’nın 128. maddesi, süresi içinde cevap dilekçesi vermemenin sonucunu “davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların
tamamını inkar etmiş” sayılması olarak belirtmiştir. O halde, cevap dilekçesi vermeyen davalının, ön inceleme duruşması yapılıp tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar belirlendikten sonra delil göstermesine yasal bir engel bulunmamaktadır. Ön inceleme duruşması sonucu taraflar arasındaki uyuşmazlık somutlaşacağından, bu duruşma sonunda taraflara çekişmeli vakıaların ispatı hususunda delil göstermeleri için süre verilmelidir. HMK’nın 140/5. maddesinde sözü edilen süre, tarafların, daha önce mahkemeye verdikleri dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları “belge”leri mahkemeye sunmaları ya da başka yerden getirilecek “belge”lerin istenebilmesi için gerekli olan açıklamayı yapmaları amacıyla verilmektedir. Maddenin açık düzenlemesi karşısında, bu madde uyarınca verilen süreye uymama, tarafların bir daha delil bildiremeyecekleri ve tanık da gösteremeyecekleri anlamına gelmez. Somut olayda mahkemece, süresi içinde cevap dilekçesi vermeyen ve ön inceleme aşamasında da delil bildirmeyen davalıya, ön inceleme duruşması sonunda HMK’nın 140/5. maddesi uyarınca iki haftalık süre verilmiş ve ara kararında “HMK 140/5. maddesi gereğince hazır olan taraflara dilekçelerinde belirttikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları” aksi takdirde “o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmalarına karar verileceği” ihtar edilmiştir. Söz konusu ara kararda, “tüm delillerin bildirilmesi, tanık listesinin verilmesi, aksi takdirde delil ve tanık bildirmekten vazgeçmiş sayılacağı” anlamına gelebilecek ifadeler bulunmamakta; sadece “belgeler”in sunulması istenmektedir. 140/5. madde uyarınca verilen bu süre, tahkikat sırasında “tanık listesi” için süre verilmesine ya da taraflarca tanık listesi sunulmasına engel sayılamaz. Nitekim HMK’nın 243/1. maddesinin son cümlesi “tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hallerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir.” hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca, davaya konu eski traktör ile 5000 Avronun davacı tarafından davalıya hibe edildiği hususundaki ispat külfeti davalı tarafa ait olduğu göz önünde bulundurularak; mahkemece, usulüne uygun bir kesin süre verilmediği halde davalı tarafın tanık bildirme isteminin reddedilmesi ve davalı tanığı dinlenmeksizin karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 13.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.