Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/6555 E. 2014/13220 K. 17.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6555
KARAR NO : 2014/13220
KARAR TARİHİ : 17.11.2014

MAHKEMESİ : MUTKİ KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2008/285-2013/91

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında .. Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 121 ve 139 parsel sayılı 1.741.68, 3.732.46 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar 4753 sayılı Yasa ile oluşan tapu kayıtları nedeniyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı H.. Ç.., 101 ada 121 sayılı parsel hakkında davacı M.. Ç.. 101 ada 121 ve 139 sayılı parseller hakkında irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak ayrı ayrı dava açmıştır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ve kısmen reddine, çekişme konusu 101 ada 139 parsel sayılı taşınmazın 944,82 m2 yüzölçümündeki bölümünün kadastro tespitinin iptali ile davacı M.. Ç.. adına, geriye kalan 2.787,64 m2 yüzölçümündeki bölümünün kadastro tespiti gibi tesciline, 101 ada 121 parsel sayılı taşınmazın 1.505,40 m2 yüzölçümündeki kısmının sınırlandırılarak mera vasfı ile özel siciline kayıt ve tesciline, 101 ada 121 parsel sayılı taşınmazın geriye kalan 236,28 m2 yüzölçümündeki bölümünün kadastro tespiti gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlardan 101 ada 139 nolu parselin 2.787,64 m2’lik kısmının, 101 ada 121 nolu parselin 236,28 m2’lik kısmının toprak tevzii sınırları içerisinde yer aldığının tespit edildiği, taşınmazlardan 101 ada 139 nolu parselin geriye kalan 944,82 m2’lik kısmının ise toprak tevzi sınırları dışında kaldığı, 101 ada 139 nolu parselin 944,82 m2’lik kısmının davacı M.. Ç.. lehine kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz iktisap etme koşullarının oluştuğu, 101 ada 139 parsel sayılı taşınmazın geriye kalan 2.787,64 m2’lik kısmı ile dava konusu 101 ada 121 parsel sayılı taşınmazın geriye kalan 236,28 m2’lik kısmı yönünden ise 1962 yılına ilişkin yapılan çalışmalarda oluşturulan toprak tevzi belirtmelik haritalarına göre toprak tevzii sınırları içerisinde yer aldığı, bu nitelikteki taşınmazların Hazinenin mülk ve tasarrufu altında bulunduğu, 101 ada 121 parsel sayılı taşınmazın 1.505,40 m2’lik kısmı yönünden toprak tevzi komisyonunun 424 nolu mera parseli içinde kaldığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli olmadığı gibi, dosyada bulunan delillerin takdirinde dahi yanılgıya düşülmüştür. Çekişmeli 101 ada 139 sayılı parsele ilişkin belirtmelik tutanağı, ilgili kurumlardan araştırılarak getirtilip dosyasına konulmamış, tapu kaydının iktisap sebebinin doğru olup olmadığı yönünde hayatta olmaları halinde belirtmelik bilirkişilerinin tanık
sıfatıyla dinlenmeleri gerektiği düşünülmemiş, toprak tevzi haritası ve kadastro paftasının ölçekleri eşitlenerek yöntemince çakıştırılmak suretiyle 101 ada 139 sayılı parselin hangi bölümlerinin tevzi haritalarının kapsamında kaldığı, aynı harita üzerinde net bir şekilde gösterilmemiş, çekişmeli taşınmazın öncesinin zilyetlikle iktisap edilecek yerlerden olması halinde tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar davacı lehine 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen diğer koşulların da gerçekleşip gerçekleşmediği hususu üzerinde durulmamış, keşif sırasında dinlenilen bilirkişi ve tanıkların davacı tarafın 101 ada 139 sayılı parsel üzerindeki zilyetliğine ilişkin beyanları 3402 sayılı Yasa’nın 46/1 ve 14. maddesi kapsamında değerlendirilmemiştir. Hükme esas alınan fen bilirkişi raporu ve ek raporu da keşfi izlemeye elverişli nitelikte değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez. O halde, doğru sonuca varabilmek için öncelikle, toprak tevzi çalışmaları sırasında tapu kaydının tesisine esas belirtmelik tutanakları araştırılarak, bulunması halinde 1962 yılında yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında bu taşınmaz yönünden herhangi bir kayıt ya da belgenin uygulanıp uygulanmadığı belirlenmeli, varsa tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilmeli, komşu taşınmazlara ait tespit tutanakları dayanağı kayıtlarıyla birlikte celp edilmelidir. Dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra davada menfaati bulunmayan üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, zirai bilirkişi, fen bilirkişisi, hayatta iseler belirtmelik tutanağında imzaları bulunan bilirkişiler, taraf tanıkları ve kadastro tespit bilirkişilerinin huzuru ile yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında bilirkişi ve tanıklardan, varsa tevzi çalışmaları sırasında uygulanan kayıt ve belgelerin çekişmeli 101 ada 139 sayılı parseli kapsayıp kapsamadığı, çekişmeli 101 ada 139 sayılı parselin öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin mera, yayla gibi özel mülkiyete konu olamayacak ya da kaçak ve yitik kişilerden kalıp kanunlar uyarınca Hazineye intikal etmesi gereken yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve tespit dayanakları olan belgelerle denetlenmeli, zirai bilirkişiden taşınmazın değişik yönlerden gösteren fotoğraflar da eklenmek suretiyle ayrıntılı, denetlemeye elverişli rapor alınmalı, fen bilirkişisine tapu kaydı, belirtmelik tutanağı ve dava dosyası kapsamını belirtir keşfi izlemeye elverişli harita düzenlettirilmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmeli, bir beldede geçmişte kaçak ve yitik kişilerin yaşamış olmasının, o yöredeki tüm taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden kaldığı anlamına gelmeyeceği göz önünde bulundurulmalı, çekişmeli 101 ada 139 sayılı parselin tevzi tapusu kapsamında kalan bölümlerinin olması halinde tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar, Kadastro Kanununun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Diğer taraftan 3402 sayılı Yasa’nın 1. maddesi gereğince kadastro hakimi, çekişmeli taşınmazın tamamı hakkında doğru, açık ve infazı kabil hüküm kurmak zorundadır. Bu itibarla, çekişmeli taşınmazın mahkeme kararıyla ifraz edilmesi halinde, ifraz edilen her bir bölümün fen bilirkişi raporunda harflendirilerek yüzölçümlerinin gösterilmesinin istenilmesi; mahkemece de hükme esas alınan fen bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle ifraz edilen her bir bölüm hakkında ayrı ayrı karar verilmesi zorunludur. Mahkemece, hükümde ifraz edilen 101 ada 139 sayılı parsele yönelik olarak fen bilirkişi raporuna atıf yapılmaması ve dosyada mevcut raporda, çekişmeli taşınmazların ifraz edilen her bir bölümünün harflendirilerek yüzölçümlerinin buna göre belirlenmemesi, bu şekilde hüküm fıkrasında fen bilirkişisinin rapor ve krokisi ile irtibat kurulmaması da isabetsizdir. Hal böyle olunca; çekişme konusu 101 ada 139 sayılı parsel hakkında Mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. 101 da 121 sayılı parselde ise; Davacıların davası ret edildiği halde 101 ada 121 sayılı parselin tamamının tespit gibi Hazine adına tesciline kararı verilmesi gerekirken taşınmazın bir kısmının infazı kabil olmayacak şekilde mera vasfıyla orta malı olarak sınırlandırılması isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 17.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.