Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/6320 E. 2014/6879 K. 26.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6320
KARAR NO : 2014/6879
KARAR TARİHİ : 26.05.2014

MAHKEMESİ : ÇİFTLİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/12/2013
NUMARASI : 2012/69-2013/185

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonrasında Ç.. Köyü çalışma alanında bulunan 113 ada 21 parsel sayılı 27.189,79 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle G.. Ç.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı C.. D.., dava konusu taşınmaz içerisinde sınırlarını göstereceği bölümünün kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, hükme dayanak fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 6.235,96 metrekarenin davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmazın (A) bölümünün davacıya ait olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ne var ki, mahallinde yapılan keşifte alınan imzalı beyanında davacı, dava konusu taşınmazın 1950 yılında babasının ölümü ile kendisine kaldığını, ancak ekip biçmediğini, yıllar önce bir kere eşinin ektiğini, taşınmazın bulunduğu yerin ekime müsait olmadığını, ancak çocukları belki ev yapar diye sahiplendiğini, kadastro sırasında köyde olmadığından eniştesinin bu yeri eşi davalı adına yazdırdığını belirtmiştir. Yine keşifte dinlenilen yerel bilirkişiler de taşınmazın ekilip, bilçilmediğini belirtmişlerdir. Davacı ile davalı kardeş olup, iddianın ileri sürülüş biçimine göre davacı zeminde belli bir yerin adına tescilini istediğine ve taşınmazın muristen geldiği ileri sürülerek miras payı istenmediğine göre, uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözümlenmesi zorunludur. Dosya kapsamındaki yerel bilirkişi sözleri, ziraatçi bilirkişi raporu ve özellikle davacının imzası ile belgelenen keşifteki beyanında davacının 1950 yılından beri taşınmazın kullanılmadığı anlaşıldığına göre, temyize konu bölümde davacı yararına 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesi koşullarının oluştuğundan söz edilemez. Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yasal dayanağı olmayan gerekçe ile kabule karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, taşınmazın 4000 m2’lik bölümünün tescili istemi ile dava açıldığı halde usule aykırı şekilde talepten fazlaya hükmedilmesi de isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.