Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/6107 E. 2014/9719 K. 04.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6107
KARAR NO : 2014/9719
KARAR TARİHİ : 04.07.2014

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Yargıtay bozma ilamında özetle; “yöntemince taksim araştırması yapılmadığı, davacı tarafın bildirdiği tüm tanıkların dinlenilmediği ve dinlenmeme sebebinin gösterilmediği belirtilerek, yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar ile tespit tutanağı bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde mahallinde yeniden keşif yapılarak yöntemince taksim araştırması yapılması ve bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, iki katlı kargir ev niteliğindeki çekişmeli taşınmazın öncesinin ortak muris Abdullah’a ait olduğu, ölümünden sonra murisin malvarlığının mirasçılar arasında paylaşıldığı, bu paylaşmada davacının annesinin de yer aldığı, dava konusu taşınmazın murisin eşi Zehra’ya kaldığı, Zehra’nın da dava konusu yeri çocukları Şemsi ve Halil’e vasiyetle bıraktığı kabul edilmek sureti ile hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazın öncesinin tarafların kök murisi Abdullah’a ait iken O’nun 1945 yılında ölümü sonrası mirasçılarının 1948 yılında yaptığı taksim senedi ile yine tarafların murisi olan sağ eş Zehra’ya isabet ettiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, muris Zehra’nın ölümünden sonra terekesinin paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşılmış ise bu yerin kimlere kaldığı, hangi tarihten beri kimlerin zilyet olduğu, paylaşılmamış ise usulüne uygun şekilde vasiyet edilip edilmediği, edilmiş ise hangi tarihten beri kimlerin zilyet olduğu noktasında toplanmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan 25.09.1957 tarihli vasiyetname, el yazısı ile yazılı, vasiyet edenin mührü ile onaylı ve ayrıca tanıkların da yer almadığı bir vasiyetname olup, düzenlendiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanun’un 478 ve devamı maddelerinde yer alan yasal düzenlemelere uygun değildir. Hal böyle olunca vasiyetname ile taşınmazın muris Zehra’nın mirasçılarından Şemsi ve Halil’e geçtiğinden söz edilemeyeceği gibi gerek söz konusu vasiyetnamenin içeriği gerekse yerel bilirkişi ve tanık beyanları itibariyle murisin ölünceye kadar dava konusu evde kalıp zilyetliği de devretmediği anlaşılmakla geçerli bir bağışlamadan da bahsedilemeyecektir. Bu durumda

araştırılması gereken husus, paylaşma ve zilyetlik durumudur. Mahkemece zilyetlik hususundaki tereddüt giderilmemiş, davacının hangi tarihten beri evin hangi bölümünde, hangi sıfatla oturduğu net olarak belirlenmemiş, dayanağı olan pay satışına konu senedin mahiyeti araştırılmamıştır. Eksik ve yetersiz araştırma ile karar verilemez. Doğru sonuca varılabilmesi için mahallinde yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar huzuru ile keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişilerden ve taraf tanıklarından, muris Zehra’nın ölümünden sonra terekesinin paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşılmış ise bu yerin kimlere kaldığı, diğer mirasçılara ne verildiği, taşınmaz verilmiş ise nereden verildiği ve diğer mirasçılara verilen taşınmazların akıbetlerinin ne olduğu, taşınmazların kim tarafından ne suretle kullanıldığı, dava konusu evde hangi tarihten beri kimlerin zilyet olduğu, başka bir anlatımla davacı …’ın taşınmazın hangi bölümünde, ne kadar süreyle ve hangi sıfatla oturduğu etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, davacının dayanağı olan pay satışına konu 05.04.2003 tarihli senedin kapsamı yöntemine uygun olarak belirlenmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmelidir. Belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden, kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 04.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.