Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/5729 E. 2014/4850 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5729
KARAR NO : 2014/4850
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

MAHKEMESİ : BÜNYAN KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/03/2012
NUMARASI : 2004/11-2012/5

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında Güllüce Kasabası çalışma alanında bulunan …………. parsel sayılı muhtelif yüzölçümlü taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, .. ada .. ve . parseller 1/5’er hisse ile İbrahim Yıldırım mirasçıları, …… …………. parseller H.. Y.., 107 ada 48 parsel Yaşa Mazlum, …ada .parsel M.. K.., .. ada . parsel D., 106 ada 44 parsel, 1/3’er hisse ile H. Y., A..Ç. ve D. Ç. adına, . ada . parsel ise N.E. adına tespit edilmiştir. Davacı G.. M.., dava konusu taşınmazların kök murisi F..Y..’a ait olduğu ve taksim edilmediği iddiasıyla kök muris Fatma’nın tüm mirasçıları adına tescili talebi ile; davacı A.. Y.. ise, dava konusu .. ada .parsel sayılı taşınmazın hibe nedeniyle kendisine ait olduğu iddiasıyla ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacı G.. M..’un davasının reddi ile dava konusu ……….. parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tesciline, davacı A.. Y..’ın davasının kabulüne, dava konusu .. ada .. parsel sayılı taşınmazın davacı A.. Y.. adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı G.. M.. ve davalı H.. Y.. tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava konusu .. ada … parsel sayılı taşınmaz hakkındaki dava askı ilan süresi geçtikten sonra ancak hak düşürücü süre içerisinde açılmış; mahkemece de askı ilan süresi geçirildikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Askı ilan süresi içinde dava açılmaması halinde kadastro tespiti kesinleşir. 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesi uyarınca kesinleşen tutanaklar aleyhine kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık süre ile genel mahkemede kadastro tespitinden önceki hukuki sebeplere dayalı olarak dava açılabileceği düzenlenmiştir. Somut olayda dava kesinleşen kadastro tespitine karşı açılmış olup, görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan re’sen dikkate alınması gerekeceğine göre mahkemece, dava konusu 131 ada 303 parsel sayılı taşınmaz yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
2- Davacı ile davalı H.. Y..’ın temyizine gelince; Mahkemece dava konusu taşınmazların tarafların kök murisleri İbrahim ve F. Y.’dan kaldığı, İbrahim ve Fatma’nın ölümü ile terekelerinin yöntemince taksim edildiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli değildir. Davacı dava konusu taşınmazların kök murisi İbrahim Yıldırım’a ait olduğu İbrahim’in 1938 yılında öldüğü, İbrahim’in ölümü ile terekesinin taksim edildiği ve bu taksimde İbrahim’in eşi olan Fatma Yıldırım’a da birtakım taşınmazlar düştüğü, ayrıca Fatma’nın kendisine ait olan taşınmazlarının bulunduğu; ancak Fatma’nın 1975 yılında ölümü ile terekesinin yöntemince paylaşılmadığı, Fatma’nın oğlu davalı Hüseyin ile beraber yaşadığını bu nedenle taşınmazları Hüseyin’in kullandığını ve Hüseyin’in bu nedenle annesi Fatma’nın taşınmazlarını kendi adına tespit ettirdiğini iddia etmiştir. Keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar da kök muris İbrahim terekesinin paylaşıldığını; ancak Fatma terekesinin paylaşılmadığını beyan etmişlerdir. Davada taraf olmayan kök murisin kızları olan tanıklar Ş.. Ç. ve S. Be.’da anneleri Fatma’nın ölümü ile terekesinin paylaşılmadığını dava konusu 106 ada 29, 30, 33 ve 38 parsel sayılı taşınmazların anneleri Fatma terekesine ait olduğunu belirtmişlerdir. Mahkemece dava konusu taşınmazların tarafların kök murisi İbrahim’den mi yoksa Fatma’dan mı kaldığı yöntemince araştırılmadığı gibi, üçüncü kişiler adına tespit edilen 133 ada 51 ve 338 parsel sayılı taşınmazların tespit maliklerine ne sebeple tespit edildiği üzerinde de durulmamış ve dava konusu taşınmazların tespit tarihine kadar kim tarafından ne sebeple zilyet edildiği de araştırılmamıştır. Doğru sonuca varabilmek için mahallinde, taşınmazların bulunduğu yeri iyi bilen, yaşlı, yansız yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve taraf tanıkları hazır olduğu halde yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların tarafların kök murisleri İbrahim’in mi, yoksa Fatma’nın mı terekesine ait olduğu, muris İbrahim’in ölümü ile mirasçıları arasında hangi tarihte paylaşım yapıldığı sorulup saptanarak; bu paylaşımın Fatma’nın ölüm tarihinden önce yapıldığının tespiti halinde paylaşımda kök muris Fatma’ya düşen taşınmazların hangileri olduğu belirlenmeli, bundan ayrı kök muris Fatma’ya ait olan taşınmazlar bulunup bulunmadığı sorulup saptanmalı, daha sonra mahalli bilirkişi ve tanıklardan, dava konusu taşınmazların hangi tarihten beri neye istinaden kim tarafından kullanıldığı sorulmalı, terekeye karşı üçüncü kişi konumunda bulunan davalılar Mustafa ve D. Ç. ile D. A. adına tespit edilen .ada . ve . parsel sayılı taşınmazların ne sebeple tespit malikleri adına tespit edildiği araştırılmalı bundan sonra tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, 107 ada 51 parsel sayılı taşınmaz yönünden davacı A.. Y.. hayatta olan babası H.. Y..’ın dava konusu taşınmazı kendisine hibe ettiği iddiasında bulunmasına rağmen davacının iddiasına yönelik araştırma yapılmaması da isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 28.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
Camal Baş A.Ayten Güllüoğlu Hüsamettin Makas Önder Aytaç Halit Kıvrıl

E/Y