Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/5481 E. 2014/3517 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5481
KARAR NO : 2014/3517
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

MAHKEMESİ : ALANYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2012
NUMARASI : 2010/115-2012/283

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Kullanım kadastrosu sırasında D. Köyü çalışma alanında bulunan 126 ada 42 ve 50 parsel sayılı sırasıyla 20031,85 ve 8831,81 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar,  beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 126 ada 42 parsel sayılı taşınmazın 1981 yılından beri A.. D..’ın, 126 ada 50 parsel sayılı taşınmazın 1970 yılından beri D.köyü Tüzel Kişiliğinin kullanımında olduğu şerhleri verilerek davalı Hazine  adına  tespit ve tescil edilmiştir. 2009 yılında yapılan güncelleme çalışmaları soncunda 126 ada 42 parsel sayılı taşınmaz 100, 101 ve 102 sayılı parsellere ifraz olmuş ve sırasıyla Mehmet Aydın, Ümmühani Doğan ve A.. D.. yararına zilyetlik şerhi verilmiş 126 ada 50 sayılı parselde ise kullanıcı değişikliğinin olmadığı tespit edilmiştir. Davacı A.. K.., 42 parsel sayılı taşınmazın 730,58 metrekarelik, 50 parsel sayılı taşınmazın 3239,10 metrekarelik bölümü üzerinde yararına zilyetlik şerhi istemi ile A.. D.., Hazine ve Değirmendere Köyü Tüzel kişiliği aleyhine dava açmıştır. Davacı A.. D.., zilyetliğinde bulunan 126 ada 42 (güncellemeden sonraki 102) parsel sayılı taşınmazın bir bölümüne A.. K.. tarafından buğday ekilmek suretiyle müdahalede bulunulduğu iddiasıyla müdahalesinin men’i istemi ile A.. K.. aleyhine dava açmıştır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda, davacı A.. K..’ın davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine, birleşen dosya davacısı A.. D..’ın davasının kabülüne ve uzman fen bilirkişisinin raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 407,18 metrekarelik bölüme davalı A.. K.. tarafından yapılan müdahalenin men’ine karar verilmiş, hüküm davacı- karşı davalı A.. K.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; şerhe yönelik davanın 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesi gereği kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içerisinde genel mahkemede açılabileceği, davanın süresi içerisinde açılmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin kabul ve değerlendirmesi dosya içeriğine uygun bulunmamaktadır. Çekişmeli 126 ada 42 ve 50 parsel sayılı taşınmazların ilk tespiti 1992 yılında, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu açıklanarak ve tutanağın edinme sutununda zilyetleri gösterilmek suretiyle yapılmış ve 1993 ve 1994 tarihlerinde kesinleşmiştir. Daha sonra çekişmeli taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5831 sayılı Yasa ile değişik Ek madde 4. maddesi uyarınca yapılan çalışmalar kapsamında güncelleme yapılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, çekişmeli taşınmazlar hakkında güncelleme tutanağı düzenlenmediği ancak 126 ada 42 parsel sayılı taşınmazın 2009/15 sayılı genelge doğrultusunda 9.12.2009 tarihinde 100, 101 ve 102 sayılı parsellere ifraz olduğu ve sırasıyla M. A., Ü. D. ve A.. D.. yararına zilyetlik şerhi verildiği, 126 ada 50 sayılı parselde ise kullanıcı değişikliğinin olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı A.. K.., 17.02.2010 tarihli dava dilekçesi ile Hazine, A.. D.. ve Köy tüzel kişiliği aleyhine dava açmış, yapılan keşif sonucunda talebe konu bölümün davalı A.. D.. yararına şerh bulunan 102 parsel ile 50 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığı anlaşılmıştır. Dava güncelleme kadastrosuna itiraz niteliğinde olup, çekişmeli taşınmazlarla ilgili olarak düzenlenen güncelleme listesi ve ifraz beyannameleri kesinleştirilerek Tapu Müdürlüğüne gönderildiğine ve davacı 3402 sayılı Yasa’nın Ek 4. maddesi kapsamında fiili kullanıcı olduğunun tespiti istemi ile dava açtığına göre, kesinleşen güncelleme tespitine karşı dava açılmış olması nedeniyle anılan Yasa maddesi uyarınca davanın esasına girilerek Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bir değerlendirme yapılması zorunludur. Hal böyle olunca, Dairemiz geri çevirme kararında sonra davacı M. A. K.’ın oğlu olduğunu iddia eden A. K. tarafından davacının vesayet altında olduğuna ilişkin dilekçe ibraz edilmiş olması nedeniyle öncelikle bu husus araştırılmalı, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre esastan bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacı-davalıya iadesine, 31.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.