Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/5281 E. 2014/8295 K. 13.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5281
KARAR NO : 2014/8295
KARAR TARİHİ : 13.06.2014

MAHKEMESİ : KADİRLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2013
NUMARASI : 2013/210-2013/330

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “davacının, dava konusu taşınmazın 400 m2 yüzölçüme sahip bölümünü 25.11.1993 tarihinde davalıdan satın ve devraldığını, ardından yapılan imar çalışmaları sonrasında taşınmazın 429 m2 olarak davalı adına tescil edilmiş olduğunu, bu nedenle taşınmazın 400 m2’lik bölümünün 1993’de satın alması sebebiyle, fazla olan 29 m2’lik bölümünün de dava tarihindeki tespit edilecek değerini davalıya Ödemek suretiyle taşınmazın tamamının tapu kaydının iptalini istediği; mahkemece öncesi tapusuz olan taşınmazın satışı ve zilyetliğinin devri ile mülkiyetinin davacıya geçtiği, imar uygulaması ile yüzölçümünün artmasından alıcının yararlanacağı gibi azalmasına da katlanmasının gerektiği, bu nedenle 400 m2’lik yüzölçümlü bölümün geçerli satış ve devir sebebiyle, fazla olan 29 m2’lik bölümün ise bedeli mukabilinde olmak üzere davanın kabulüne karar verilmiş ise de; dava konusu .ada .(Öncesi . parselin 241/429 oranındaki payı davalı, 188/429 oranındaki payı ise davada yer almayan H.A. adına kayıtlı olup, mahkemece bu kayıt malikine karşı yöntemine uygun biçimde açılmış bir dava bulunmadığı halde bu payın da iptali ile davacı adına tescile karar verilmiş olmasının doğru olmadığı; öncesi tapusuz olan taşınmazın, menkul mal hükmünde olup satış ve devir suretiyle mülkiyetinin karşı tarafa intikal edeceği; davacının tespitten sonra ve fakat kesinleşmeden önce 400 m2 yüzölçüme sahip taşınmazı satın ve devraldığını dava tarihine kadar da zilyet bulunduğunu ileri sürerek taşınmazın tamamına yönelik talepte bulunduğu; Kadirli Belediyesi tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18 ve 19. maddeleri ile 2981 sayılı Kanunla Değişik 3290 sayılı Kanunun Ek 1. maddesi gereğince yapılıp kesinleşen imar çalışmaları sırasında, düzenleme ortaklık payının düşülmek suretiyle kalan taşınmaz bölümünün davalı adına tescil edildiği, her ne kadar 429 m2 yüzölçümlü olarak tescil edilmiş ise de, imar uygulaması sırasında birden fazla taşınmazın tevhidi ve uygulama sonucu ifraz suretiyle anılan taşınmazın oluştuğu; diğer bir deyişle davacının satın ve devraldığı taşınmaz bölümü ile beraber başka taşınmazların da imar uygulamasına tabi tutuldukları, ardından düzenlenen şuyulandırma cetvelinde belirtildiği biçimde ifrazlar sonucu dava edilen parsel ve dava dışı başka parsellerin oluştuğu, buna göre davacının satın aldığı taşınmaz miktarı nazara alındığında, yasal olan düzenleme ortaklık payı da düşülmek suretiyle, davacının hakkı olan bölümün halihazırda davalı adına kayıtlı bulunan payı kadar olduğunun görüldüğü; davacının
dava konusu taşınmazın mülkiyetini 1993 tarihinde devraldıktan sonra yasal düzenlemeler gereği nimetinden yararlanacağı gibi külfetine de katlanmak durumunda olup; kaldı ki davalının da taşınmazı satıp devrettiğini, tapuda adına kayıtlı bulunan 241/429 payı davacıya devretmeyi kabul ettiğini imzalı beyanı ile açıkladığı; bu belirlemelere göre Mahkemece, . ada .parsel (öncesi . parsel) sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı bulunan 241/429 payına yönelik davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davada yer almayan diğer pay sahibi Hanife Avcı’nın da payını kapsar biçimde iptal ve tescile karar verilmiş olmasının doğru görülmediği” hususlarına değinilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; “davanın kabulü ile, .ada .parsel (öncesi .parsel) sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 241/429 oranında hissenin tapusunun iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 29 m2’lik bölümün dava tarihi itibariyle tespit olunan karşılığı 1.885,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, temyiz edenin sıfatına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; davacı ilk celse imzalı beyanıyla, bozma ve kabul kapsamındaki pay bakımından davayı kabul ettiğini bildirmiştir. Bilindiği üzere; gerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 94. maddesi hükmü, gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 312/2. maddesi hükmünde, “davalı, davanın açılmasına kendi hal ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da, davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmez” düzenlemesine yer verilmiştir. Öte yandan; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesinde “davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır” biçiminde ve Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 6. maddesinde “anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur” şeklinde düzenlemeler getirilmiştir. Diğer taraftan, yargılama sırasında keşfen belirlenen değere göre harç ikmali yapılmadığı takdirde, vekalet ücretinin dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden tayin edilmesi gerektiği de tartışmasızdır. Mahkemece, anılan hususlar ve yasal düzenlemeler dikkate alınmaksızın hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi; kabule göre de, mahkemece yapılan uygulama sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda belirlenen değerin hangi tarih itibariyle saptandığının anlaşılamadığı gözetilerek, çekişme konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanması ve karar harcı ile vekalet ücretinin tayininde kabul kapsamındaki pay oranına isabet eden dava değerinin dikkate alınması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması da isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine,
13.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.