YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4801
KARAR NO : 2014/10093
KARAR TARİHİ : 17.09.2014
MAHKEMESİ : ŞARKIŞLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2012
NUMARASI : 2007/260-2012/818
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden Y.. Ö.. vekili Avukat A. Ş. geldi. Aleyhine temyiz istenilen taraftan gelen olmadı. Gelenin yüzüne karşı duruşmaya başlandı. Sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında S. Köyü çalışma alanında bulunan ..ada ..parsel sayılı 25.271 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle H.oğlu F.. A.. adına tespit ve 05.10.2006 tarihinde tescil edilmiştir. Satış nedeniyle yarı payı 13.12.2006’da M.K.oğlu N.. Ö.. adına tescil edilmişitr. Davacı Y.. Ö.. vekili 20.08.2007 tarihli dava dilekçesi ile çekişmeli taşınmazın bir bölümünü 40 yıldır malik sıfatıyla kullandığı, bir bölümünü ise tapu kaydı ile satın aldığı iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı Y.. Ö.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; çekişmeli taşınmazın tarla niteliği ile davalı F.. A.. adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra yarı payının davalı N.. Ö..’a satıldığı, çekişmeli taşınmazın kadastro öncesi tapuda kayıtlı olmayan bir yer olup menkul mal niteliğinde bulunduğu, Türk Medeni Kanunu’nun 763. maddesi gereğince mülkiyetin yapılan satış, devir ve teslim ile alıcısına geçeceği, ancak 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesi gereğince satış tarihi ile tespit tarihi arasında 10 yıllık zilyetliğin varlığının kanıtlanmasının gerektiği, davacının uzun yıllar yurtdışında yaşadığı, dava konusu taşınmazı malik sıfatıyla zilyetliği altında bulundurmadığı ve davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığı kabul edilerek karar verilmiş ise de; mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmadığı gibi yapılan değerlendirme de dosya ile uyumlu bulunmamaktadır. Davacı Y.. Ö.. tarafından çekişmeli taşınmazın bir bölümüne yönelik tapu kaydı ile satın alma, bir bölümüne yönelik de zilyetliğinde bulundurma iddiasıyla dava açılmıştır. Yargılama sırasında dosyaya iki adet tapu kaydı sunulmuş ve 08.10.2012 tarihli uzman bilirkişi raporuna göre, 27.12.2001 tarih (5) numaralı tapu kaydının krokide (A) harfi ile gösterilen bölümü, 20.10.1994 tarih (14) numaralı tapu kaydının krokide (B) harfi ile gösterilen bölümü kapsadığı bildirilmiştir. Tapu kayıtlarının incelenmesinden, 27.12.2001 tarih (5) numaralı tapu kaydının tescil ilamı oluşup Alişan oğlu M.K.Ö. adına kayıtlı olduğu, 20.10.1994 tarih (14) numaralı tapu kaydının ise iskanen oluşmuş olup satış nedeniyle davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Dinlenen bilirkişi ve tanıkların, taşınmazdaki zilyetlik durumuna ilişkin beyanları da çelişkilidir. Ancak; mahkemece, taraflar arasındaki çekişmenin çözümlenmesi için zorunlu olduğu üzere, dosyaya sunulan tapu kayıtları yöntemince mahalline uygulanarak kapsamları belirlenmediği gibi, zilyetlik hususunda bilirkişi ve tanıkların sözleri arasında doğan çelişkiler de giderilerek tarafların durumları tartışılıp değerlendirilmemiştir. Tapu kayıtlarının başka taşınmazlara uygulanıp uygulanmadıkları üzerinde de durulmamıştır. Ayrıca; 27.12.2001 tarih (5) numaralı tapu kaydının maliki olan A. oğlu M. K. Ö. ile davalılar arasındaki irsi veya akdi ilişki saptanmamıştır. Eksik araştırma, inceleme ve uygulama ile karar verilemez. Doğru sonuca ulaşılabilmesi içen; yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları ve uzman fen bilirkişi hazır olduğu halde mahallinde yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşifte: dosyaya sunulmuş her iki tapu kaydı da mevki ve sınırları ile tesislerinden itibaren tüm tedavülleriyle birlikte bilirkişi ve tanıklara tek tek okunarak, okunan sınırları göstermeleri istenmelidir. Tapu kayıtların oluşum tarihleri esas alınarak sınırlarında okunan “A.”, “M.”, “M.” ve “yol” ile “V.Ö.”, “hali arazi”, “H. A. ve M. A.” ile “yol” sınırlarının saptanmasına çalışılmalıdır. Uygulanan komşu taşınmazlara ait tutanak örnekleri ve dayanak kayıtlardan da yararlanılmalıdır. Bilinemeyen sınırlar yönünden taraflara tanıkla kanıtlama olanağı tanınmalıdır. Tapu kayıtlarının varsa uygulandıkları diğer taşınmazların durumu da gözetilmelidir. Yine; her iki bölümün de kim veya kimler tarafından ve ne şekilde kullanıldığı, kullanımın kimden kime ve ne şekilde geçtiği, tarafların kullanımı olup olmadığı ile varsa kimden devralınarak başladığı, nasıl ve hangi süre ile sürdüğü gibi hususlar tek tek ve olaylara dayalı olarak sorulup saptanmaya çalışılmalıdır. Bilirkişi ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılmalıdır. Özellikle; bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfi ile gösterilen bölümler arasında eskiden yol olup olmadığı, güneydeki yol sınırı ile “A.” ve “M.” sınırlarının tespitine çalışılmalıdır. Yine tescil ilamı ile oluşmuş 27.12.2001 tarih (5) numaralı tapu kaydının tescil krokisi, teknik bilirkişi aracılığı ile mahalline uygulanarak kapsamının belirlenmesine çalışılmalıdır. Bu şekilde yapılacak kayıt uygulamaları sonucunda; 27.12.2001 tarih (5) numaralı tapu kaydının krokide (A) harfi ile gösterilen bölümü kapsadığı sonucuna ulaşılması halinde, bu tapu kaydının oluşumundan önce bu bölüm üzerinde davacı yararına zilyetlikle edinme koşullarının oluşup oluşmadığı üzerinde durulmalıdır. 20.10.1994 tarih (14) numaralı tapu kaydının krokide (B) harfi ile gösterilen bölümüne uyup uymadığı ile uyması halinde, tapu kaydının miktarının 5000 metrekare olduğu gözetilerek bu bölümü bir bütün olarak kapsayıp kapsamadığı ile kapsamadığı sunucuna ulaşılması halinde de, kayıt miktar fazlası üzerinde kim veya yararına edinme koşullarının oluşacağı üzerinde durulmadır. Ayrıca; davalı N.. Ö.. tarafından kesinleşen sicilden pay satın alınmış olması nedeniyle, tapu kaydından pay satın alan davalı N.. Ö.. yararına Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesi (önceki 931. madde) uyarınca iyi niyetle edinme koşullarının oluşup oluşmadığı tartışılıp değerlendirilmelidir. Bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 1.100.00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 17.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.