YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4657
KARAR NO : 2014/2401
KARAR TARİHİ : 11.03.2014
MAHKEMESİ : FETHİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2013
NUMARASI : 2010/507-2013/59
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sonucu G. Köyü çalışma alanında bulunan … ada … parsel, … ada … ve … parsel sayılı 1516,64, 1154,46 ve 1755,37 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldıkları ve çekişmeli taşınmazlardan … ada 9 parsel sayılı taşınmazın içerisindeki zeytin ağaçlarının H. S. … ada 1 parsel sayılı taşınmaz ile içerisindeki zeytin ağaçlarının M.K., …. ada 8 parsel sayılı taşınmazın ve içerisindeki zeytin ağaçlarının ise R. K. tarafından kullanıldığı şerhleri verilerek, tarla niteliği ile davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı M.. A.., çekişmeli taşınmazların 2004 yılından beri kendi kullanımında olduğunu ileri sürerek, adına zilyetlik şerhi verilmesi istemi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın görev yönünden reddine, talep halinde dosyanın görevli Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, eldeki davanın zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğundan söz edilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ise de, yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dava, 3402 sayılı yasanın Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosuna ve kullanıcı şerhine ilişkindir. 3402 sayılı Yasa’nın 5831 sayılı Yasa ile eklenen Ek 4/1. maddesi “6831 sayılı Orman Kanunu’nun 20.6.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi ile 23.9.1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05.06.1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 2. maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunu’nun 11. maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanmıştır. O halde, kullanım kadastrosuna itiraz davalarında davacı tarafın Hazineye ve varsa kullanıcılarına karşı ispat yükümlülüğü nedeniyle husumetin, tespit maliki Hazine ile birlikte varsa tutanağın beyanlar hanesinde lehine kullanıcı şerhi verilen kişi ya da kişilere yöneltilmesi zorunlu olup, özen gösterilmediği takdirde hak sahipliğinin değişikliği sonucunu doğuracak bu tür davaların çekişmesiz yargı işi olduğundan söz edilemez. Somut olayda, tapu kaydının beyanlar hanesindeki davalılar Hüseyin Salgıncı, Mustafa Kabak ve Ramazan Kabak adlarına verilen zilyetlik şerhinin iptali ile davacı taraf lehine kullanıcı şerhin verilmesi istemiyle askı ilan süresinden sonra Asliye Hukuk Mahkemesinde eldeki davayı açılmıştır. Öte yandan eldeki dava, niteliği itibariyle 6100 sayılı HMK’nın 4/1-c maddesinde öngörülen sadece zilyetliğin korunmasına yönelik bir dava da değildir. Hal böyle olunca, kesinleşen tespit tutanağına karşı açılan eldeki davada, Kadastro Mahkemesinin görevinde olmayıp, genel mahkemelerin görevindedir. Diğer yandan davacı tarafın, Hazineye ve lehine şerh verilen davalılara karşı ispat yükümlülüğü bulunduğu dikkate alındığında eldeki dava, çekişmesiz yargı işi olmadığından Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevine girmemektedir. Başka bir deyişle, kadastro tespit tutanağının kesinleştiği ve davanın çekişmesiz yargı işi de olmadığı gözetildiğinde eldeki davada görev, genel mahkeme sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesine ait bulunmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereğince mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun re’sen gözetilmesi gerekir. O halde, mahkemece işin esasına girilip; davacı tarafın, 30.01.2014 tarihli feragat beyanı ile tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde 6100 sayılı HMK’nın 4/1-c maddesine yanlış anlam verilmek suretiyle görevsizlik kararı verilmesi isabetsiz olup, açıklanan nedenle davacı M.. A.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.