Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/4297 E. 2014/5000 K. 29.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4297
KARAR NO : 2014/5000
KARAR TARİHİ : 29.04.2014

MAHKEMESİ : GÖLE SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2013
NUMARASI : 2011/248-2013/182

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Kadastro sonucu S. Köyü çalışma alanında bulunan dava ve temyize konu 153 ada 18 parsel sayılı 3.780,27 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı E.. Y.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacılar C.. K.. ve İ.. Ç.., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, sırasıyla ve ayrı ayrı adlarına kayıtlı bulunan 153 ada 14 ve 17 parsel sayılı taşınmazların bir bölümünün davalı E.. Y.. adına tespit gören çekişmeli parselde kaldığı iddiasıyla dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar İ.. Ç.. ile C.. K.. mirasçılarından olan Y.. K.. tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacı tarafın davalarını ispatlayamadığı kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve ayrı ayrı davacılara ait taşınmazlara eklenmek suretiyle tescil istemine ilişkindir. Davacı C.. K..’ın yargılama sırasında öldüğü anlaşılmakta olup; ancak Y.. K.. dışında Cemil’in diğer mirasçılarının davaya katılmaları sağlanmadan, taraf teşkili (aktif dava ehliyeti yönünden) tamamlanmaksızın karar verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesi uyarınca, mirasçılar arasında elbirliğiyle mülkiyet hükümleri geçerli olup ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Bu nedenle, miras yoluyla gelen hakka dayanılarak genel mahkemelerde açılacak davalarda, tüm mirasçıların birlikte dava açmaları veya diğer mirasçıların muvafakatlarını almaları ya da miras şirketine temsilci tayin ettirmeleri gereklidir. Başlangıçta davaya muvafakat veren ya da davayı açan mirasçılardan birinin ölümü halinde taraf koşulunun sağlanması için mirasçıların davadan haberdar edilmesi gerekir. Mirasçılar davadan haberdar edilmeksizin hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış ve 6100 sayılı Yasa’nın 27. maddesindeki hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiş olur. Adil yargılanma hakkının en önemli unsuru hukuki dinlenilme hakkı olup, bu kapsamda davanın sonucundan olumlu ya da olumsuz etkilenme ihtimali olan mirasçıların davadan haberdar edilmemesi bu hakkın ihlali niteliğindedir. O halde davacı Cemil’in ölümü üzerine mahkemece yapılacak ilk iş, Cemil mirasçılarına duruşma gününün tebliğ edilerek davadan haberdar edilmeleri ve davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması olmalıdır. Davadan haberdar edilen mirasçıların bir kısmının, açıkça davaya muvafakatlerinin bulunmadığını bildirmeleri ya da davalarından vazgeçtiklerini açıklamaları durumunda ise, terekeye temsilci atanmak suretiyle taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, usul ve yasaya aykırı olarak yazılı olduğu şekilde karar verilmesi yerinde değildir. Diğer yandan davacı taraf, dava dilekçesinde tanık beyanı deliline dayandığı, bu tanıklarının isimlerini ise 12.12.2011 havale tarihli dilekçelerinde bildirdikleri ve tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçmedikleri halde, mahkemece yapılan 07.05.2013 tarihli keşifte, davacı tarafın tanıkları dinlenilmeden hüküm kurulması da isabetsizdir. Hal böyle olunca, doğru sonuca ulaşılabilmesi için fen bilirkişisi, mahalli bilirkişi, tespit bilirkişileri ve taraf tanıkları hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, her iki tarafın tanıkları yöntemine uygun şekilde dinlenilmeli, taşınmaz üzerinde taraflardan hangisinin ne şekilde zilyetliğinin bulunduğu yöntemine uygun olarak sorulmalı, beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde yöntemince, gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir hüküm tesis edilmelidir. Belirtilen yön göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm tesis edilmesi isabetsiz olup, davacıların temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 29.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.