YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4228
KARAR NO : 2014/7179
KARAR TARİHİ : 28.05.2014
MAHKEMESİ : SAVUR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2011/144-2013/152
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda, G.. Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 47 parsel sayılı 2959.92 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz 26.05.2011 tarihli satış nedeni ile davalı M.. Ç.. adına, çekişmeli 103 ada 9 parsel sayılı 12.385,29 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı E.. Ö.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı N.. A.., irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazların 1/4 hisse oranında adına tescili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı N.. A.. vekili ile davalı M.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli 103 ada 9 parsel sayılı taşınmaz bakımından davacının taksim iddiasını ispatlayamadığı ve 101 ada 47 parsel bakımından ise, tapu kayıt maliki davalı M.. Ç..’ın kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazların öncesinin tarafların ortak murisi A.. Ö..’ten kaldığı hususunda ihtilaf yoktur. Dava konusu taşınmazlar kadastro sırasında, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle müstakilen davalı E.. Ö.. adına tespit edilmiş olup; davacı N.. A.. ise, müşterek murisin ölümünden sonra taşınmazların taksim edildiğini ve bu taksim neticesinde çekişmeli taşınmazların kendisi, annesi ve kardeşleri Kemal ile Ethem’e isabet ettiğini, bu nedenle taşınmazlarda 1/4 pay sahibi olduğunu iddia etmiştir. Davalı taraf ise, cevap dilekçesinde, davacıya uzlaşma teklifinde bulunduğunu, taşınmazını sattığı taktirde kardeşine pay vereceğini belirtmiştir. O halde, taraflar arasındaki ihtilaf taksime konu olduğu anlaşılan taşınmazlarda davacının paydaş olup olmadığı ve payının ne kadar olduğu hususunda toplanmaktadır. Ne var ki mahkemece bu hususta tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delilleri sorulmamış, keşfe katılan mahalli bilirkişi ve tanıklardan ayrıntılı bilgi alınmamıştır. Diğer taraftan; çekişmeli 101 ada 47 parsel sayılı taşınmazın dava tarihinden önce, 26.05.2011 tarihinde dahili davalı M.. Ç..’a satıldığı anlaşılmaktadır. TMK’nın 1023. maddesinde “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur”, aynı Yasa’nın 1024/1. maddesinde ise “bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” hükmü yer almıştır. Kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmadığı “Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmaz malı iktisap eden kimseye karşı Medeni Kanunun 931. maddesinde öngörülen iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan tapu iptal davalarında, dava açma iradesinin iktisabın kötüniyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığı; kaldı ki, öyle olmasa bile buradaki kötüniyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan her zaman ileri sürülebileceği” ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 Esas, l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, aynı kararın gerekçesinde de kötüniyetin mahkemece re’sen nazara alınacağı benimsenmiştir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle, davacı tarafça 3. kişiye karşı hak iddia edilebilmesi için, davacının çekişmeli taşınmazda payı bulunduğunun ispatı yanında, son kayıt maliki olan dahili davalı M.. Ç..’ın ediniminde kötüniyetli olduğunun da ispatlaması gerekmektedir. Bu konuda da dosya kapsamında açıklık olmadığı anlaşılmakla; mahkemece son kayıt maliki olan dahili davalı M.. Ç..’ın ediniminde kötüniyetli olup olmadığı yönünde duraksamaya yer bırakmayacak şekilde araştırma yapılmalı, taşınmazların başında yeniden yapılacak olan keşifte taraf tanıkları ve yerel bilirkişiler hazır edilerek dahili davalı M.. Ç..’ın kötüniyetli olup olmadığı ve taşınmazların davacıya ait olduğunu bilebilecek durumda bulunup bulunmadığı, taraflar arasında taksime konu olduğu anlaşılan çekişmeli taşınmazlarda davacının paydaş olup olmadığı ve payının ne kadar olduğu hususlarında olaylara dayalı ve ayrıntılı beyanları alınmalı, beyanlar arasında çıkabilecek çelişkiler giderilmeye çalışılmalı ve bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 28.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.