Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/3784 E. 2014/2051 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3784
KARAR NO : 2014/2051
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

MAHKEMESİ : ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2013
NUMARASI : 2013/73-2013/307

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “davacı Hazinenin, çekişmeli taşınmazın kayıtlarının dayanaksız hale geldiğini belirterek imar öncesi duruma dönülmesini ve ihdasen oluşan parselin yeniden adına tescilini, olmadığı takdirde zararın tazminini istediği; Mahkemece, sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanaksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davalı Seyhan Belediye yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer davalılar yönünden ise bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği üzere eski hale ihya davasının kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığı; ne var ki, mahkemece imar parseli hakkında imarla oluşan sicil kaydının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilmiş olması doğru olmadığı gibi, ihyasına karar verilen 5412 (1245) sayılı kök parselin kapsamında kaldığı anlaşılan ve imar planında “yol alanında” kalan kısmın, imar işleminin idari yargıda iptal edilmesiyle, bu işlemin kapsadığı tüm uygulamaların iptal edilmiş sayılacağı gözetilmeksizin, taşınmazın kısmen terkinine karar verilmesinin de isabetsiz olduğu; öte yandan; ihyasına karar verilen taşınmazın değeri üzerinden nispi karar ilam harcının hüküm altına alınması gerekirken “maktu harca” hükmedilmesi doğru olmadığı gibi taşınmazın değeri üzerinden davacı taraf lehine “maktu vekalet ücreti” yerine “nispi avukatlık ücretine” karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve dava kabul edildiği halde davalı Belediyeler lehine avukatlık ücreti takdir edilmesinin de yerinde olmadığı” hususlarına değinilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda “dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde yargılama aşamasında Çukurova Belediyesi kurulduğundan, davalı S.. B.. hakkında bir karar verilmesine ve hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer davalılar A.. B.., Ç.. B.. ve E.. D..’a yönelik davanın kabulüne, Harita mühendisi bilirkişinin 25/01/2010 tarihli rapor ve krokisi itibarı ile; dava konusu Adana İli, Çukurova İlçesi, K. Köyü … ada 1 parsel nolu taşınmaz yönünden imarla oluşan sicil kaydının iptaline, eski parselin geometrik ve mülkiyet durumuna göre davacı adına ihyasına ve tesciline, (taşınmazın tamamının terkini ile krokide (d) harfi ile gösterilen 267,26 m2’lik yol olarak gösterilen kısmın da katılmasına; iptal ve tescil nedeni ile davacının tazminat talebi yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına” karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili ile davalı Adana Büyükşehir Belediyesi vekili ve dahili davalı Çukurova Belediyesi vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali nedeniyle tapu kaydının eski hale getirilmesine yönelik tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin olup; mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanaksız hale geldiği ve sicil kayıtlarının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle hüküm kurulmuş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ancak; mahkemece, bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tamamen yerine getirilmediği gibi, kurulan hükmün de infaza elverişli olduğu söylenemez. Hemen belirtilmelidir ki; bozma kararına uyulmuş olmakla, orada belirtilen hususların yerine getirilmesi ve o doğrultuda işlem yapılması zorunlu hale gelir. Anılan bu husus, usuli kazanılmış hakkın bir sonucudur. Öte yandan; hükmün açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak kapsamda olması gerektiği, 1086 sayılı Yasa’nın 388. maddesinde olduğu gibi 6100 sayılı Yasa’nın 297. maddesinde de yer almaktadır. Oysa, mahkemece kurulan hükümde, hangi imar parsellerinin ne kadarlık kısımlarının tapu kayıtlarının iptaline hükmedildiği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklanmadığı gibi, hangi parselin hangi miktar itibariyle ihyasına karar verildiği ve kimin lehine tescil hükmü kurulduğu da net bir şekilde ortaya konulmamıştır. Diğer yandan; kurulan tescil hükmünden sonra parantez açılarak yapılan açıklamayla da, hangi taşınmazın tamamının terkin edildiği belirtilmediği gibi, yol olan kısmın katılması şeklindeki ifadeyle de, bozma ilamına ve ihya-tescil hükmüne aykırı olarak çelişkili hüküm oluşturulmuştur. O halde, davadaki istek gözetilmek suretiyle ve bozma ilamı doğrultusunda infaza elverişli bir biçimde hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalılara ayrı ayrı iadesine, 04.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.