Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/3616 E. 2014/5564 K. 06.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3616
KARAR NO : 2014/5564
KARAR TARİHİ : 06.05.2014

MAHKEMESİ : MUTKİ KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2013
NUMARASI : 2008/455-2013/132

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında E.. Köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 77 ve 78 parsel sayılı sırasıyla 19.661,99 ve 11.963,77 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar Toprak Tevzi Komisyonunca oluşturulan tapu kaydı nedeniyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı M.. Ç.., irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 102 ada 77 parsel sayılı taşınmazın 1.795,82 metrekare, 102 ada 78 parsel sayılı taşınmazın ise 2.950,98 metrekare yüzölçümündeki bölümlerinin sınırlandırılarak mera vasfı ile özel siciline, taşınmazların kalan kısımlarının ise kadastro tespiti gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı M.. Ç.. tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların bir kısmının 4753 sayılı Kanun uyarınca yapılan çalışmalar sonucunda oluşturulan tevzi haritasında mera olarak bırakılan bölümde, geri kalan kısmının ise ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına oluşan tapu kaydı kapsamında kaldığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu 102 ada 77 parsel sayılı taşınmazın bazı bölümlerinin 231, 232, 464, 465, 466 ve 467 numaralı toprak tevzi parsellleri, 102 ada 78 parsel sayılı taşınmazın da bazı bölümlerinin 464, 465 ve 466 numaralı toprak tevzi parselleri ve her iki taşınmazın da bir bölümünün de 424 numaralı mera parseli kapsamında olduğu belirlendiği halde, bu parsellerin belirtmelik tutanakları ilgili kurumlardan araştırılarak getirtilip dosyasına konulmamış, tapu kaydının iktisap sebebinin doğru olup olmadığı yönünde hayatta olmaları halinde belirtmelik bilirkişilerinin tanık sıfatıyla dinlenmeleri gerekeceği üzerinde durulmamış, mahkemece hükme esas alınan ek rapora ekli krokide uygulamayı izlemeye elverişli nitelikte bulunmadığı halde mera haritası, toprak tevzi haritası ve kadastro paftasında sabit sınırlardan başlanılıp, ölçeği eşitlenerek yöntemince çakıştırılmak suretiyle taşınmazın hangi bölümünün kesin olarak tevzi haritalarının kapsamında kaldığı, hangi bölümünün mera haritası kapsamında kaldığı aynı harita üzerinde net bir şekilde gösterilmemiş, taşınmazların öncesinin zilyetlikle iktisap edilecek yerlerden olması halinde mera olarak sınırlandırma tarihine ve tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen diğer koşulların da gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmamış, keşif sırasında dinlenilen bilirkişi ve tanıkların davacı tarafın taşınmazlar üzerindeki zilyetliğine ilişkin beyanları 3402 sayılı Yasa’nın 46/1 ve 14. maddesi kapsamında değerlendirilmemiştir. O halde, doğru sonuca varabilmek için öncelikle, toprak tevzii çalışmaları sırasında oluşturulan 231, 232, 464, 465, 466 ve 467 nolu parseller hakkında Hazine adına tapu kaydı oluşturulup oluşturulmadığı sorulmalı, varsa tapu kayıtlarının tesisine esas belirtmelik tutanakları araştırılmalı, bulunması halinde 1962 yılında yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında bu taşınmazlar yönünden herhangi bir kayıt ya da belgenin uygulanıp uygulanmadığı belirlenmeli, varsa tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilmelidir. Dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra, taşınmazların bir kısmının komisyon haritasına göre mera parseli içerisinde kaldığı iddia edildiğine göre menfaati bulunmayan komşu köylerden seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, zirai bilirkişi, fen bilirkişisi, hayatta iseler belirtmelik tutanağında imzaları bulunan bilirkişiler, taraf tanıkları ve kadastro tespit bilirkişilerinin huzuru ile yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında bilirkişi ve tanıklardan, varsa tevzi çalışmaları sırasında uygulanan kayıt ve belgelerin çekişmeli taşınmazları kapsayıp kapsamadığı, çekişmeli taşınmazların öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin mera, yayla gibi özel mülkiyete konu olamayacak ya da kaçak ve yitik kişilerden kalıp kanunlar uyarınca Hazineye intikal eden yerlerden olup olmadığı bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve tespit dayanakları olan belgelerle denetlenmeli, zirai bilirkişiden çekişmeli taşınmazların bitişiğinde bulunan 102 ada 3 parsel nolu taşınmazın fiilen ne şekilde kullanıldığı, mera olması halinde çekişmeli taşınmazlar ile arasında doğal ya da yapay ayırıcı sınır bulunup bulunmadığı hususlarını da içeren taşınmazların değişik yönlerden gösteren fotoğraflarınında eklenmek suretiyle ayrıntılı, denetlemeye elverişli rapor istenmeli, fen bilirkişisine tapu kaydı, belirtmelik tutanağı, varsa mera tahsis haritası ve dava dosyası kapsamını belirtir keşfi izlemeye elverişli harita düzenlettirilmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, çekişmeli taşınmazların mera haritası kapsamında kalması halinde Toprak Tevzi Komisyonu tarafından yapılan mera sınırlandırma tarihine, tevzi tapusu kapsamında kalan bölüm olması halinde tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar, Kadastro Kanunu’nun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Diğer taraftan 3402 sayılı Yasa’nın 1. maddesi gereğince kadastro hakimi, çekişmeli taşınmazların tamamı hakkında doğru, açık ve infazı kabil hüküm kurmak zorundadır. Bu itibarla, çekişmeli taşınmazların mahkeme kararıyla ifraz edilmesi halinde fen bilirkişi raporunda ifraz edilen bölümler harflendirilerek yüzölçümlerinin gösterilmesi, mahkemece de hükme esas alınan fen bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle ifraz edilen her bir bölüm hakkında ayrı ayrı karar verilmesi zorunlu olduğu halde hükümde çekişmeli taşınmazlara yönelik olarak fen bilirkişi raporuna atıf yapılmaması ve dosyada mevcut raporda, çekişmeli taşınmazların ifraz edilen bölümü harflendirilerek yüzölçümünün buna göre belirlenmemesi, hüküm fıkrasında fen bilirkişisinin rapor ve krokisi ile irtibat kurulmaması da isabetsiz olduğu gibi, kabule göre 3402 sayılı Kanun’un 30/2. maddesinde belirtilen re’sen araştırmayı gerektiren haller bulunmadığına rağmen davacının davasının reddine karar verildiği durumlarda taşınmazlar hakkında tespit gibi tesciline dair hükümle yetinilmesi gerekirken, çekişmeli taşınmazların bir bölümünün mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmesi de isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 06.05.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.